Allah'ın yüce Resulü (a.s.m) pek çok hadisi şerifleri ile namazın huzur ve huşu içinde kılınması yolunda bizleri irşad etmiştir. Bir hadisi şerif şöyledir: “Veda eden kimse gibi, yani son namazını kılacak olan kimse gibi namazınızı eda ediniz. Mümin ve Müslüman bir idam mahkumu düşünelim. İdam edilmeden önce 2 rekat namaz kılmak istiyor. Nasıl kılar? Biraz sonra idam sehpasına çıkacak. Ve bu dünyaya veda edecek. Dünyaya ait fani düşünce ve endişeler o kimseye yol bulabilir mi? Elbette o kişi kendisini tamamen Allah’a (c.c) vermiş olarak namazını kılacaktır. Zira biraz sonra asli vatanı ve mekanı olan ahiret diyarına uçup gidecek. İşte mümin de her kıldığı namaz son namaz olabileceğini düşünerek, o düşünce atmosferi içinde namazını eda etmelidir. Öyle ya kıldığı namazdan sonra ki namaz vaktini erişebileceğine dair kimin elinde senet var. Madem öyle, her namazı tabiri caizse final havası içinde kılmak, akıllı olup aklı yerli yerinde kullanmanın olmazsa olmaz gereklerinden biri olacaktır.
Bir başka hadisi şerif şöyledir: “Namaz teşbihtir, tahmiddir, tekbirdir, duadır, istiğfardır. Namazda bütün bu manalar mevcut ve mündemiçtir. O halde namazda bu manaları duymak, hissetmek ve algılayabilmek gerekir.
Hz. Aişe (R.Ânha) anlatıyor. “Biz namaz dışında Resulullah (a.s.m) ile konuşur, sohbet eder ve gülerdik. Ama namaz vakti gelince ilahi haşyet (Allah korkusu ve saygısı) bizleri kaplar; adeta birbirimizi tanımaz bir hale gelirdik.
Hz. Ali (R.A) namaza duracağın da yüzü sararırmış. “Sana ne oluyor ya imam!” dediklerinde: “Kimin huzurunda durduğumu bilmiyor musunuz?” diye cevap vermiş. Yine O (R.A), ayağına bir ok saplanıyor. Cerrahi müdahaleyle okun çıkarılması gerekiyor. Bu ameliyeye maruz kalmakta çok acı veren bir şey. Diyor ki: “Ben namaza durayım. Bu esnada oku çıkarın.” Namaza duruyor. Namazdayken ok çıkarılıyor. Namazdan sonra soruyor. “Ok çıkarıldı mı?”
Rivayete göre büyüklerden Müslim B.Yesar (R.A) namaza girdiği zaman etrafındakilerin ne yaptıklarını fark etmezdi. Ev halkına derdi ki “Benim yanımda yüksek sesle konuşmayınız. Ancak beni namaza durmuş gördüğünüzde sesinizi yükseltebilirsiniz. Çünkü ben namazdayken sizin konuşmalarınızdan bir şey işitmem.” Bir gün onun namaz kılmakta olduğu mescidin bir tarafı göçmüş, büyük bir gürültü ve feryat kopmuş, halk derhal dışarı çıkmıştı. O ise selam verip namazı bitirinceye kadar bundan haberdar olmamıştı. (İslam büyüklerinin örnek ahlakı sayfa: 379)
Beş vakit namazını düzgün ve dürüst kılanların ahirette bir nevi şehit muamelesi görerek günahlarının affedileceği de Hadisi Şerif'te şöyle ifade edilir: “Beş vakit namaz ki Allahü Teala onları kullarına farz kılmıştır, kim bunları hakkıyla yerine getirir ve namaza ait haklardan bazısını küçümseyerek yitirmemiş olursa onu affederek, cennete koyacağına dair Hak Teala'nın verilmiş bir sözü vardır.”
Bir gün Mecnun dalgınlıkla bir namaz kılanın önünden geçerken namaz kılan kişi ona “Sübhanallah, Allahü Ekber” diyerek uyarıyor. Namazdan sonra Mecnun diyor: “Ey kişi! Hayret veriyorsun. Ben Leyla'yı düşünürken seni fark edemiyorum. Sen Allah'ın huzurunda iken nasıl beni fark ediyor ve beni uyarma ihtiyacı hissediyorsun.” diyerek o kişiyi çok ibretamiz bir ders veriyor. (Yazının devamı Pazartesi günü yayımlanacaktır)