Verdiği borcun vadesini uzatmak; yani borçluya fazladan mühlet vermek sadakadır. Durumu müsaitse kısmen veya tamamen bağışlayı vermek daha büyük sadakadır. Hatta niyetlendiği bir kötülükten vazgeçmek dahi sadakadır.
Mesela kişi bir gıybet ortamında, gıybete ortak olma eğilimi içine girdiği bir anda, gıybetin kötülüğünü düşünerek canı çok istediği halde vazgeçti. İşte bu bir sadaka, hem de sadakanın en büyüklerindendir. Nitekim bir büyüğümüz şöyle diyor: Bana göre gıybeti terk etmek, altından bir dağı sadaka vermekten daha kıymetlidir.
Keza iyi bir şey yapmaya niyet etmek -niyetine gerçekleştiremezse de- sadakadır. İşini tek başına yapamayan kimsenin işinin bir tarafından tutuvermek sadakadır. Başkalarına eliyle, diliyle zarar vermekten sakınmak sadakadır. Meramını anlatamayan kimsenin derdini ilgili mercilere anlatmasına vasıta olmak sadakadır. Teselli vermek sadakadır. Herhangi bir konuda insanları bilgilendirmek sadakadır.
İşte bütün bu sadaka türleri cehenneme karşı manevi kalkan olma özelliği taşıyan davranışlardır.
Cehennemden korunmanın bir başka çaresi günahlarını düşünerek Allah korkusuyla gözyaşları dökmektir. Hadiste şöyle buyuruluyor: “Sağılan süt memeye girmediği gibi, iki gözün sahibi cehenneme girmez: Biri Allah yolunda düşmana karşı nöbet bekleyen gözün sahibi, diğeri tenhalarda Allah korkusuyla günahlarını düşünerek yaş döken gözün sahibi. Hatta bir Hadis-i Şerif'te şöyle buyurulur: “Allah korkusuyla gözden sinek kanadı kadar da olsa akan yaş, kişi için dünyalar sahibi olmaktan daha kıymetlidir.” Zira dünya dolusu mal cehennemin alevlerini söndürmez ama sinek kanadı kadar olsa Allah korkusuyla akan yaş cehennemin alevlerini söndürebilir.
Bir kurtuluş reçetesi ve ahirete yönelik bir garanti belgesi mesabesinde bir ayet, hadis ve güzel sözle yazımızı noktalayalım. Yüce Mevla (c.c) Kehf suresinde son ayeti kerimesinin son kısmında mealen şöyle buyuruyor: “Her kim Rabbine (Rabbi kendisinden razı olmuş bir halde) kavuşmak isterse güzel bir amel işlesin ve Rabbine ibadetin de hiçbir şeyi ona ortak koşmasın.” (Her ne yaparsa Rıza-ı Bâri için yapsın, amel ve ibadetine riya karıştırmasın.)
Resul-i Ekrem (a.s.m) bir Hadis-i Şeriflerinde şöyle buyurmuşlardır: “Selamı yayınız, yemek yediniz, sılai rahim yapınız. Seher vakti insanlar uykuda iken namaza kıyam ediniz.” Selametle cennete giriniz.
Hz.Üstad Bediüzzaman da rivayetlerle zamanın şartlarını sentezleyerek şöyle bir manevi kurtuluş reçetesi sunuyor. Kebairi (büyük günahları) terk eden, feraizi ifa bilhassa beş vakit namazı ikame eden (Allah'ın (c.c) emrine, Resulullah'ın (s.a.v) tatbikat ve tavsiyelerine uygun şekilde eda eden Sünnet-i Seniyyeye ittiba edip namazların sonundaki tesbihata devam eden kimse bu zamanda inşa-Allah, biiznillahi teala kurtulur.
Selam ve dua ile…