Türkiye Esed yönetiminin de sorunun önemli bir parçası olduğunu vurgulamakta, bu yönetim değiştirilmeden bölgedeki sorunlara çözüm bulunamayacağını belirtmektedir.
Gelişmelere bağlı olarak, Türkiye’nin ABD ve Batılı ülkelerden beklentileri; Suriye’de tampon ve güvenli bölgeler oluşturularak uçuşa yasak alanların ilan edilmesi, Esed yönetiminin Hama, Humus ve özellikle Halep’e yönelik hava saldırılarının durdurulması ve engellenmesi, bu sayede Türkiye’ye bundan sonra yoğun kitlesel göçlerin olmamasıdır. Ayrıca terör örgütü PKK uzantılı yapıların bölgede muhatap alınmamasını istemektedir.
İlaveten Türkiye Esed yönetimini de sorunun önemli bir parçası olarak görmekte, bu yönetim değiştirilmeden bölgedeki sorunlara çözüm bulunamayacağını vurgulamaktadır. Türkiye, PKK/KCK terör örgütü ve Suriye’deki uzantısı PYD’in ABD tarafından adeta kara unsuru olarak görülmesinin ve bu kapsamda örgüte silah, mühimmat, teçhizat ve eğitim desteği verilmesine karşı çıkmaktadır.
Ancak ABD ve Batılı ülkelerin Türkiye’nin bu beklentilerini ve kaygılarını yeterince dikkate aldığını söylemek mümkün görünmemektedir. Beklentilerinin ve kaygılarının yeterince dikkate alınmadığı böyle bir durumda, Türkiye’nin ABD ve Batılı ülkelerle birlikte sorunların çözümüne katkı yapması mümkün değildir.
Mevcut konjonktürün PKK/KCK /PYD ve seküler Kürt dinamiğinin çıkarları doğrultusunda önemli fırsatlar oluşturduğu değerlendirilmektedir. Terör örgütü militanlarının ABD’li ve batılı ülkelerin askerleri tarafından eğitilmesi, silah ve teçhizat temin etmesi, itibar ve özgüven kazanması gibi sözde pozitif etkilerin devam etmesi mümkündür.
Terör örgütü, kaotik ortamın fırsatları değerlendirerek IŞİD’in kontrol ettiği petrol kaynaklarının birçoğunu ele geçirmiştir. AyırcaPYD’nin bölgede yürüttüğü etnik temizlik politikası sonucunda Arap ve Türkmen nüfusu azaltarak Suriye’nin kuzeyinde özerk bir yapıyı oluşturmak için şartları uygun hale getirmeye çalışmaktadır.
Türkiye her ne kadar ülke olarak haklı gerekçelerini ortaya koymaya devam etse de ne yazık ki başta ABD ve Rusya olmak üzere batılı ülkeler bölgedeki terör örgütlerine her türlü desteği dünyanın gözü önünde vermektedirler.
Hatta bu yapılara farklı farklı isimler türeterek onları bölge halkının sözde temsilcileri rolüne büründürüp uluslar arası kamuoyuna servis edebilmektedirler. Bu durum insanlığın binlerce yıldır uğruna mücadele ederek tesis ettiği hukuk düzenini yerle yeksan etmektedir. Tüm bunlar göz önünde bulundurularak neler yapılabilir bunları ifade etmekte fayda var.
Küresel terörün gelişmesine neden olan ortamın iyileştirilmesi daha adil bir küresel sistemin oluşturulması ve küresel dengesizliklerin giderilmesi açısından önemlidir.
BM ülkelerin vekâlet savaşları kapsamında terör örgütlerinin bir araç olarak kullanılmasını önleyecek uluslararası anlaşmalar oluşturmalı ve teröre destek veren devletlere karşı daha etkin ve güçlü yaptırımlar uygulamalıdır.
Ayrıca BM, küresel terörün gelişmesine neden olan ortamın iyileştirilmesi için daha adil bir küresel sistemin oluşturulması ve küresel dengesizliklerin giderilmesi maksadıyla politikalar geliştirilmesine öncülük etmeli ve tüm insanlık için tarafsızca uygulamalıdır.
Tecrübelerle görülmüştür ki, terörle mücadele, insani müdahale veya koruma görevi kapsamında yapılan operasyonlar sonucu devletlerin çökmesinin, daha uzun süreli ve daha güçlü terör yapılarının oluşmasına neden olduğu dikkatle değerlendirilmelidir.