Şükrü SEVREN

Şükrü SEVREN


SOSYAL REFAH DEVLETİ ALGISI VE ASGARİ ÜCRET FONKSİYONU

10 Ocak 2019 - 00:06

Modern dönemde sosyal refah devletinin nasıl ortaya çıktığına bakacak olursak 20. yüzyılda liberal devlet ile sosyalist devlet arasında bir üçüncü yol olarak ortaya çıkmıştır. Modern refah devletinin temelinde başlıca iki neden bulunmaktadır.

Birincisi, 1929 yılındaki ‘Büyük Ekonomik Kriz’in ardından, liberal devletin başarısız olarak görülmesi ve yeni bir devlet anlayışına duyulan gereksinimin ortaya çıkmasıdır. Ekonomide yaşanan kriz dolayısıyla ABD’de ortaya çıkan ve giderek artan işsizlik ve yoksulluk, diğer ülke ekonomilerini de etkilemiş, bu durumu önlemek amacıyla tam istihdam ve talep yönetimi politikaları gibi uygulamaları tavsiye eden müdahaleci “keynezyen” ekonomi modeli uygulamalarına geçilmiştir

İkinci neden ise, II. Dünya Savaşı sonrası çift kutuplu hale gelen dünyada, giderek etkisini ve nüfuzunu artarak hissettiren sosyalizm tehdidine karşı kapitalist sistemin bir hamlesi olmasıdır.

Sanayileşme ile birlikte büyüyen ve kentlerde birikmeye başlayan toplumsal kitlelerin, özellikle kadın ve çocukların kötü yaşam koşulları içinde bulunması durumu, fabrikalarda çalışmaya başlayan ve sayıları giderek artan yeni işçi sınıfının çalışma koşullarının ve ücretlerinin giderek kötüleşmesi, bu durumun yol açtığı temel sorunlara yönelik çözüm arayışları sosyal refah devletine ve asgari ücrete giden süreci doğurmuştur.
Öncelikle konunun daha iyi anlaşılabilmesi adına modern dönemin kavramları olan sosyal refah devleti ve asgari ücret gibi kavramların tanımını yapmak istiyorum. Sosyal refah devleti konusunda oldukça çeşitli tanımlar bulunmakla beraber en kapsamlı olan ve en çok atıf yapılan tanımın sahibi Asa Briggs’e  göre, refah devleti; “piyasa güçlerinin rolünü azaltmak amacıyla, bilinçli bir yöntemle örgütlü kamu gücünün kullanıldığı bir devlet türüdür.

 Briggs’e göre, refah devleti, üç alanda faal durumdadır: Birincisi, bireylere ve ailelere, minimum bir düzeyde gelir garantisi sağlamaktadır. İkincisi; Bireylerin, belirli sosyal risklerin (hastalık, yaşlılık, işsizlik vb.) üstesinden gelmelerinde onlara yardımcı olmaktadır.

Üçüncüsü ise, sosyal refah hizmetleri aracılığıyla, tüm vatandaşlara, özelliklede dar gelirlilere en iyi yaşam standartlarını sunmaktadır.  Daha da sadeleştirir ve kolay anlaşılır hale getirirsek, Asa Briggs’e göre, refah devletinin toplum üzerindeki etkisi en azından üç şekilde gerçekleşmelidir: Minimum gelir garantisi sağlamalı, güvencesizliği azaltmalı, herkese en iyi standartlara sahip olabilme hakkı vermelidir. Refah devletini kısaca üç şekilde tasvir etmek mümkündür.

Refah devleti, müdahaleci, düzenleyici ve geliri yeniden dağıtıcı bir devlettir. Müdahalecidir; çünkü piyasa başarısızlıkları üzerine harekete geçer ve doğan sorunların giderilmesine yönelik olarak önlemler alır, düzenlemeler yapar ve uygular. Düzenleyicidir; çünkü iş piyasalarındaki düşük ücretlerin işçileri sefalete düşürmemesi için asgari bir ücret belirler, sosyal güvenlik ve sosyal yardım hizmetlerini üstlenir.

Gelirin yeniden dağıtılmasını sağlar; çünkü vergi ve diğer politikalar ve transfer harcamalarıyla gelirin paylaşımına müdahalede bulunulmadığında, sınıflar arasında gelir dengesizliklerinin, dolayısıyla huzursuzlukların çıkacağını bilir.

Her birey, yaşam yarışına eşit şartlarla başlayamaz, bu durum hepimizce malumdur. Doğumla birlikte doğuştan kazandığımız bazı özellikler vardır. Örneğin, dil, ırk, renk, doğum yeri, hatta anne-babanın kültür düzeyi, ekonomik durumu ve toplumsal statüsü gibi bazı özellikler her birey için farklıdır.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum