Gösteriş davranışları insanların doğal zafiyet alanlarından bir tanesidir ve hemen herkeste az ya da çok gözlenebilmektedir. Problem bu yöndeki davranışların her geçen gün daha da abartılmasıdır. İnsanların gerçeklerden uzaklaşarak kendilerini yanıltması gibi doğal ve daha masum bir sonuç doğuran gösteriş davranışlarının oluşturduğu kültürün problem boyutuna taşınması ise, bu doğrultudaki davranışların bazı çıkarlar temelinde başkalarını kandırmaya ve ikiyüzlülüğe dönüşmesi ile başlamaktadır.
Türk Toplumu’nda gösteriş kültürünün köklerinin Orta Asya göçebe kültürüne kadar götürüp/bağlayan bazı araştırmacılar, bu yöndeki davranışların itaat ve şölen (potlaç) kültürü ile çok sıkı bağlantılı olarak bugün de sürüp gittiğini ifade etmektedirler.
Realiter anlamda tarihsel süreç içerisinde bakıldığında tüm toplumlarda artan bireysel varlık düzeyinin kişilerin gösteriş temelli tüketim davranışlarını artırırken, aynı şey devletlerin artan varlıkları ve harcamaları temelinde de paralel olarak gerçekleşmiştir. İbni Haldun gösteriş temelli davranışları kent kültürü ile özdeşleştirdiği tespitleri, artan varlık durumu ile birlikte kişilerin kendini gerçekleştirme ve belirli statülere/gruplara dahil olma gibi sosyal ihtiyaçlara da hitap ettiğine işaret etmektedir.
Ülkemizdeki yaşam alanlarını sosyolojik açıdan incelediğimizde, rasyonel davranış kalıplarıyla uyuşmayan, sosyopatiye ve mafiyöz oluşumlara çanak tutan bu gösteriş ve şatafat düşkünlüğünü hemen görürüz.
Farklı ve yüksek model arabaların doldurduğu yollarımız, giyim kuşamdaki marka merakımız, şehirlerimizin caddelerinde herkese şan olsun diye gezinen düğün alayları, sünnet merasiminden parti toplantılarına hiç susmayan davul zurnalar, övünç vesilesi olan çocuklarımızı yolladığımız okullara ödenen paralar, yazlığımızın oda sayısı vb. Korumalarıyla trafik düzenini alt-üst ederek ilerleyen bazı devlet görevlileri; lüks arabasıyla, işlevselliğine ve estetiğine bakmaksızın evinin kaç para ettiği ile övünen türedi zengin vatandaşlar aynı kumaştandırlar. Ve bunlar bu kültürün imalatıdırlar.
İletişim araçlarının ileri düzeyde gelişmesi ve medyanın toplumun davranışlar üzerindeki yönlendirici etkisi, gösteriş temelli davranışları sadece kent kültürünün yarattığı bir olgu olmaktan çıkararak, taşrada ve köyde yaşayanlar ve düşük gelirli insanlar dahil olmak üzere tüm toplumsal kesimlerin temel eğilimi haline getirmiştir. Bugün modernizm içerisinde yaşanan pek çok gelişme, araçları amaçlar haline getirmiş; görüntüyü ve imajı ise aslın ve özün önünde bir konuma taşıyarak, ontolojik ve epistemolojik temelde bir çarpık yanılsamayı ortaya çıkarmıştır.
Mevlana’nın “ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” sözü gerçekte ikiyüzlülüğe, riyaya ve gösteriş kültürüne gönderme yapması nedeniyle konumuz açısından oldukça önemlidir. Dini öğretilerimiz ve geleneksel değerlerimiz ikiyüzlülük ve riya konusunda bize önemli değerler ve öğütler sunsa da toplum olarak bu değerlerin içselleştirilmesi noktasında gösterdiğimiz zafiyetler, hastalık halini almış ve gösteriş kültürümüzün açıklanması konusuna da bir anlamda açıklık getirmektedir.
21 yüzyılda iletişim ve teknoloji çağında yaşayan her toplum gibi Türk toplumu da tarihte hiç görülmemiş bir hızda değişime ve dönüşüme uğramakta, kültür ve değerler temelinde bir dönüşüm yaşamaktadır. Geçmişi ve tarihi kutsallaştırarak realiteden ve sorgulayıcı akıldan kopuk bir yaşantı yaşayan doğu toplumlarında gösterişten kurtulma istikametinde olumlu gelişmeler maalesef görülmemektedir.
Toplumda mahremiyetin, alçakgönüllülüğün ve mütevazılığın yerini gösteriş ve ifşa; gerçekliğin yerini imaj ve kurgu; tutumluluğun yerini aşırı tüketim; gerçek tüketimin yerini ihtiyaç olmayan şeyleri satın alma davranışı almış durumdadır. Yine bazı sosyal bilimcilere göre bu çağ, “herkesin her şeyi ve her şeyini ifşa etme yarışına girdiği bir çağ olmuştur.
Özellikle son dönemin iletişim rengini belirleyen sosyal medya araçları, bu ifşa iştahını inanılmaz derecede yükseltmiş durumdadır. Sosyal medya üzerinden mahremiyetini kaybeden evlerde insanlar, daha fazla tüketerek diğer insanlara neyi gösterebileceklerini, neyi ifşa edebileceklerini düşünür hale gelmiş durumdadırlar.
Bu toplum, kabul edelim, bir gösteri ve gösteriş toplumu haline gelmiştir. Bu temel tutumların toplumda büyüyen gelir uçurumu ile birlikte gerçekleşmesi ise farklı bir ahlaki sorgulamayı da zorunlu kılmaktadır.