İkinci Görüş: ABD’nin müdahaleci politikaları Venezuela’yı bu duruma sürükledi.
Chavez, 1998 yılındaki seçimleri kazanıp başkan seçildikten sonra ABD ile Venezuela ilişkileri yavaş yavaş bozulmaya başladı. Bunda Chavez’in özellikle petrol ve diğer alanlarda ülkede faaliyette bulunan yabancı şirketlerin ödediği payları, vergileri artırması ve Küba’ya verdiği destek etkili oldu. Chavez, bu yolla sağladığı ek gelirlerle bir yandan fakirlere yönelik yardım programlarına girişirken bir yandan da sağlık, eğitim alanlarında yatırımlar yaparak halkın sempatisini toplamaya başladı.
11 Nisan 2002’de silahlı kuvvetler komuta kademesi Başkanlık Sarayına gelerek Chavez’in istifasını istediler. İddiaya göre Chavez istifa etmeyi kabul etti ve Orchila Adası’na götürüldü. Pedro Carmona, başa geçti ve 1999 Anayasası’nı askıya aldığını açıkladı.
Carmona’nın kurduğu ‘Demokratik Birlik’ hükümetine, ABD (Bush) yönetimi ve İspanya desteklerini açıkladı. Bu hızlı destek nedeniyle darbeyi ABD yönetiminin planladığı iddiaları ortaya atıldı. ABD yönetimi, darbeyi desteklediğini resmen reddetmekle birlikte darbeden birkaç hafta önce darbe planlayıcılarıyla görüşmelerde bulunduğunu kabul etti.
13 Nisan günü Chavez yanlısı 100 bin kişi Devlet Başkanlığı Konutu’nun önünde toplanıp darbeyi protesto etti ve silahlı kuvvetlerde Chavez yanlısı subaylar da Carmona’nın emirlerini dinlememeye başladı. Sonuçta Carmona başkanlıktan çekilmek zorunda kaldı ve 14 Nisan günü Chavez yeniden başkanlık koltuğuna oturdu.
Bu olaydan sonra Venezuela – ABD ilişkileri bir daha sağlıklı bir zemine oturtulamadı. 2009 yılında Chavez’in Rusya’da bir üniversitede yaptığı konuşmada ABD için kullandığı sözler gerilimi en üst düzeye çıkardı: “Bütün tarih boyunca ABD İmparatorluğundan daha terörist bir devlet görülmemiştir. Yankee İmparatorluğu çökecektir ve bu çöküş bu yüzyıl içinde olacaktır.” 2010 yılında Venezuela ve ABD, büyükelçilerini karşılıklı olarak çektiler ve o tarihten sonra bir daha birbirlerine elçi yollamadılar ve elçilik faaliyetinde bulunmadılar.
2013 yılında Chavez’in ölümünden sonra yerine geçen Maduro döneminde bu ilişkiler düzelmediği gibi daha da kötüye gitti.
2014 yılında ABD, Venezuela hükümetinin protestoculara karşı şiddet kullandığı gerekçesiyle Venezuela’ya ekonomik ambargo başlattı.
Bir yandan ABD’nin ambargosu, bir yandan petrol fiyatlarındaki hızlı düşüş, ihracatının yüzde 95’e yakını petrol ihracatına dayanan Venezuela’nın ekonomik çöküşünü hızlandırdı.
Üçüncü ve Sentez Görüş: Venezuela’yı Popülizmle Birlikte ABD bu hale getirdi.
Venezuela’nın nasıl bu günlere geldiği konusundaki görüşlere yukarıda özetle değindim. Ülkenin nereden nereye geldiğini, bunda nelerin etkili olduğunu çeşitli kaynaklarda yer alan bilgilerden, analizlerden yararlanarak kısaca ortaya koymaya çalıştım.
Venezuela’nın batışında yukarıda ele aldığım iki yaklaşımın da doğru yanları bulunduğunu düşünüyorum. Yani bugün gelinen bozuk ekonomik durum, bir yandan gelecekten çok günü kurtarmaya ve siyasal desteğini artırmaya çalışan bir yönetimin popülist girişimleri nedeniyle, bir yandan da ABD’nin, Chavez'in ölümünden sonra iyice yoğunlaşan, çeşitli müdahalelerinin yarattığı sıkıntılar nedeniyle ortaya çıkmış görünmektedir.