Bu zengin ham petrol rezervlerine sahip olmasına karşın Venezuela ekonomisinin nereden nereye geldiğini görebilmek için ülkenin makroekonomik göstergelerine bakıldığında ve genel bir değerlendirme yapıldığında bu durum, bize ilk bakışta petrol geliri yüksekken har vurup harman savurmuş bir ülke görünümü veriyor.
Venezuela’nın mevcut ekonomik duruma sürüklenmesine ilişkin görüşler
Bu durumun iki farklı nedei bulunmaktadır. İlki Venezuela’nın popülizm ve Hollanda hastalığı nedeniyle bu duruma düştüğü, ikincisi ABD’nin Venezuela’yı bu duruma düşürdüğü görüşüne dayanıyor. Bir de üçüncü yaklaşım olabilir diye düşünüyorum ama önce bu iki görüşü ele alalım.
Birinci Görüş: Popülizm ve Hollanda Hastalığı Venezuela’yı İflasa sürüklüyor…
Hugo Chavez, 1998 yılında yapılan seçimde yüzde 56 oranında oy alarak Venezuela Devlet Başkanı seçildi. Başlangıçta herkesin desteğini alan politikalar uyguladı. Adına Bolivar Misyonu denilen bu programla fakirlere ve düşkünlere geniş çaplı yardımlar yapıldı.
Chavez 2002 yılında bir darbe girişimiyle iktidardan indirildiyse de 2 gün sonra tekrar başkanlığa geri dönmeyi başardı. İlerleyen yıllarda ekonomik faaliyetlerin ağırlığına sahip şirketleri Chavez’in adamları ele geçirdi. Ulusal Kalkınma Fonu - Fonden adında, tümüyle Chavez’in talimatlarıyla işleyen, parlamentonun onayının dışında ve denetimden uzak bir bütçe dışı fon kuruldu.
Fonden, ülkenin petrolden gelen milyarlarca dolarlık gelirini denetimden uzak bir şekilde çeşitli yatırım harcamalarına yönlendirdi. 2012 yılına gelindiğinde Fonden, kamu harcamalarının yarısını yapar hale gelmişti. 2005 – 2012 yılları arasında yaklaşık 100 milyar Dolar dolayında para tamamlanamayan inşaatlara harcanmış bulunuyordu. Ayrıca Chavez’in bu fondan kendisini destekleyenlere para dağıttığı iddia ediliyordu.
İlaveten Muhalefetin Fonden’i Chavez’in Rüşvet Fonu olarak isimlendirdiği iddialarda mevcuttu. Fonden kanalıyla bir yandan da ülkenin yoksul bölgelerine pek çok hastane, okul vb. halkın ihtiyaçlarının giderilmesine yönelik yapılar yapılıyordu.
Chavez, yönetimde bulunduğu süreç içerisinde çeşitli defalar referandumlar yoluyla Anayasa değişiklikleri yapmıştı. Bu referandumlar vasıtasıyla ülkenin kuvvetler ayrılığının ortadan kalktığı ve yargının siyasal etkiye tabi olduğu yönünde bir takım görüşler de bulunmaktadır.
Ülke giderek petrol gelirine dayalı bir ekonomiye dönüştü. Pek çok alanda üretim durdu, yerine ithalat geçti. Petrol ihracatından elde edilen gelirle her şey ithal edilir oldu. Ülkenin üreticileri ithalatçılığa başladı. Petrol fiyatı 100 USD/Varil dolayında iken sorunlar fazla gün yüzüne çıkmıyordu.
Petrol fiyatlarının yüksekliği Venezuela Bolivar’ının aşırı değerli olmasına yol açmış bu da ülkenin üretim yerine ithalata dayalı bir ekonomi haline gelmesine yol açmıştı. Venezuela, Bolivar’ın değerlenmesinin de etkisiyle “Hollanda hastalığı” denilen ekonomik hastalığa yakalandı.
Chavez’in ölümünden sonra işbaşına geçen Maduro döneminde işler iyice karışmaya başladı. Petrol fiyatları 100 USD/Varil düzeyinden 30 USD/Varil düzeyine gerileyince sistem iflas aşamasına geldi. Venezuela artık petrol ihracatından yeterli gelir elde edemiyor, ithalatı da yeteri düzeyde yapamıyordu.
Gerekli malların üretimi de yapılmadığı için fiyatlar artmaya başladı. Maduro, popülist politikaları değiştirip önlem alması beklenirken, bu politikaları iyice öne çıkardı ve tavan fiyat uygulamasına getirdi. Bu durumda mallar raflardan çekildi ve karaborsa oluşmaya başladı.