Günümüzde IMF, Dünya Bankası vb. uluslararası kurum ve kuruluşların tanımlamaya çalıştığı gibi kalkınma, insanlığın faydasına doğru ilerlememektedir. Bugün dünyanın değişik yerlerinde geçimini tarımsal alanlardan, orman kökenli işçiliklerden ve doğal ortamlardan sağlayan milyonlarca insan yaşamaktadır. Bugün bu milyonlarca insan golf sahası, tatil köyleri, kalkınma projeleri gibi isimler altında bu projelere yer edinilmesi için topraklarından, yurtlarından uzaklaştırılmaktadırlar. Bu tek taraflı projeler için paranın kaynağına indiğiniz zaman karşınıza Dünya Bankası gibi kamusal kalkınma yapılanmalarının çıktığını görürsünüz.
Hükümetlerin ekonomik muktedirliklerinin ortadan kalması ve milli ekonomik sınırların kaldırılmasıyla devletlerden daha güçlü, daha büyük, herhangi bir temel insani değeri bile olmayan, tamamen mekanik, küresel, ekonomik güçler ortaya çıktı. Bütün bunlarında kökeninde, israf ile güçlendirilmiş tüketici bir yaşama teşvik için uluslararası kurallar koyan ve yerküreyi kültürel, ekonomik, sosyal bir uçuruma doğru götüren, küresel politikaları belirleyen ve yönetip hükmeden ülkeler, şirketler vardır.
Aslında bunun oluşmasında bizlerde en az bu küresel şirketler, ülkeler kadar kusurluyuz. Çünkü bizleri yönetmelerine, kandırmalarına izin verdik ve en başta masum çocuklarımızı onların her türlü oyunlarına, propagandalarına, dejenerasyonlarına alet ettik. Aslında işin en acı tarafıda geleceğimizi kurban ettik…
Ancak daha hala geç kalmadık. Eğer zamanında uyanabilirsek, uyuyanlarıda uyandırabilirsek belki o zaman küresel güçlerle mücadele edip onların gerçek yüzlerini gösterebilir ve insanlığa kurtuluş yolunu sunabiliriz.
Bugün buradaki köşemde küreselleşme denilen bu tek tip dayatmanın tarihi kökenlerine inip konuyla ilgili bir yazı dizisinin ilkiyle sizleri buluşturmak istiyorum. Kaynaklarım yüksek lisans yaparken ders hocalarım ve onların çalışmaları ile D. Korten adlı yazarın bu konuyla ilgili eserleridir.
Bir açıdan bakıldığında ise maalesef bu küresel şirketlerin sömürü mantığının çok da değişmediğini, uyguladıkları taktik ve stratejilerin neredeyse aynen devam ettiğini görmek bizleri derin üzüntülere sevk etmektedir. Devam Edecek...