Sırt yerleşmeleri, üzerindeki düzlüğün yerleşmeye uygun olduğu sırtlarda yer alırlar. İki akarsu vadisini birbirinden ayıran ve birbirine ters yönde eğimli yüzeyleri birleştiren yeryüzü şekli olan sırtların üzeri düz olabileceği gibi keskin de olabilir.
Sırtlarda kurulan yerleşmeler, temiz hava ve güzel manzaralardan faydalanma avantajlarına sahiptirler. Ancak su ve ulaşım sorunları, heyelan ve erozyon riski, kuvvetli hâkim rüzgârlara açık olma gibi açılardan oldukça fazla sorunun yaşanabileceği yerleşmelerdir.
Kuvvetli rüzgârlara açık olma, bazı yörelerde yerleşmeler ve nüfus üzerinde önemli etkiler bırakmaktadır. Mesela, Marmara Bölgesi’nde Karadeniz kıyıları, yılın büyük bir bölümü kuzey rüzgârlarına açık olduğu için bu rüzgârlara açık olan sahalarda, doğal, beşeri ve iktisadi şartlar yerleşmeler ve nüfus birikimine uygun olduğu halde bölgenin diğer kesimlerine nazaran söz konusu olumsuzluktan dolayı yerleşme ve nüfus yoğunluklarının oldukça düşük olduğu görülür (Arınç, 2016, 190).
Yamaç yerleşmeleri, dağların eğimli yüzeylerinde konumlanmışlardır. Birer su deposu olan dağların yamaçlarında yüzeye çıkan temiz su kaynakları, dağlık alanların temiz havası, doğal bitki örtüsü ve güzel manzaralar bu yerleşmelerin avantajlı yönleridir. Ancak erozyon sel, toprak kayması, çığ, kaya düşmesi, gibi doğal afetlere maruz kalma oranı yüksek olan yerleşmelerdir.
Bütün eğimli yüzeylerde etkili olan toprak aşınması (erozyon) en fazla eğimin arttığı yamaç arazilerinde görülmektedir. Türkiye topraklarının yarıdan fazlasında etkili ve çok etkili bir aşınma veya erozyon süreci işlemektedir.
Yine yapılan araştırmalarda Türkiye’de başta Karadeniz Bölgesi olmak üzere birkaç il hariç hemen her ilde heyelan görülebilmektedir. En çok Doğu Karadeniz’de (Artvin, Rize, Giresun, Ordu, Gümüşhane); Doğu Anadolu’da (Ardahan, Kars, Erzincan, Erzurum, Bayburt, Tunceli, Elazığ, Bingöl, muş, Bitlis, Van, Hakkâri) ve Güneydoğu Anadolu’da (Adıyaman, Şırnak); Adana ve Sivas’ta görülmek üzere çığ felaketlerine rastlanmıştır.
Ayrıca Ankara, Bolu, İzmir, Adana, Kayseri, Tokat, Rize, Gümüşhane, Adıyaman, Bingöl ve Mardin illerinde can ve mal kayıplarına yol açan kaya düşmesi hareketleri görülmüştür (Doğanay, 1997, 360-373). Bütün bu doğal afetler yerleşmelerin kuruluş ve gelişmelerinde etkili olmaktadırlar.
Yerleşmelere, insanın yaşama imkânı bulduğu her yerde rastlanır. Ancak aşırı engebeli ve eğimli yamaçlarda doğal şartlar ekonomik faaliyetleri sınırladığı için yerleşme dokularında bir seyrelme görülür. Bakı durumu yerleşmelerin kuruluş ve gelişmesini etkileyen bir diğer jeomorfolojik etkendir.
Kuzey Yarımkürede dağların güneye bakan yamaçları yerleşme açısında daha yoğun olan alanlardır. Ayrıca konutların pencereleri çoğunlukla güneye açılmaktadır. Bu durumda güneşten yararlanma amaçlanmıştır.
Bakı faktörünün söz konusu olduğu mekânlarda, aynı dağın veya sıra dağların farklı yamaçlarında yer alan yerleşmelerin konumu ve yoğunluğu bakımından zıtlıklara rastlanabilir. Doğu Karadeniz’de dağların kuzey ve güney yamaçları bu farklılıkların en bariz bir şekilde görüldüğü yerlerdir.
Mardin şehrinin kurulduğu dağın Mezopotamya’ya bakan güney yamaçları oldukça yoğun bir yerleşme dokusuna sahipken, dağın kuzey yamaçları yerleşme birimlerinin oldukça seyrek olduğu gözlenmektedir.