Selahattin ÇELİK

Selahattin ÇELİK


SEBE KAVMİ VE BAHÇE SAHİPLERİ

07 Ocak 2017 - 00:05

(Hz. Süleyman) Dedi ki: ‘O’nun tahtını değişikliğe uğratın, bir bakalım doğru olanı bulabilecek mi, yoksa bulmayanlardan mı olacak?’ Böylece (Belkıs) geldiği zaman ona: ‘Senin tahtın böyle mi?’ denildi. Dedi ki: ‘Tıpkı kendisi. Bize ondan önce ilim verilmişti ve biz Müslüman olmuştuk.’ Allah’tan başka tapmakta olduğu şeyler O’nu (Müslüman olmaktan) alıkoymuştu. Gerçekten O, inkâr eden bir kavimdendi. O’na: ‘Köşke gir’ denildi. Onu görünce derin bir su sandı ve (eteğini çekerek) ayaklarını açtı. (Süleyman) dedi ki: ‘Gerçekte bu, saydam camdan olma düzeltilmiş bir köşk-zemindir.’ Dedi ki: ‘Rabbim, gerçekten ben kendime zulmettim; (artık) ben Süleyman’la birlikte âlemlerin Rabbi olan Allah’a teslim oldum.”[1]
Rivayete göre, Hz. Süleyman Sebe Melikesi Belkıs gelmeden önce, bir köşk inşa ettirtmişti. Bu köşkün avlusu billurdan yapılmış, altından su akıtılmış ve suya balıklar konmuştu. Belkıs, zeminin şeffaf bir madde olduğunu fark edemediği ve sudan geçeceğini sandığı için eteğini çekmişti. Bütün bu tedbir ve tertipler O’nun akıl ve bilgisine güvenini sarsmış, kendini İlahi irşadı kabule hazırlamıştı.[2]
Prof. Dr. Ahmet Bedir ‘kitaptan ilmi olan biri’ ve Sebe Kraliçesi Belkıs’ten şöyle söz etmektedir: Hz. Süleyman’ın yanında ‘kitaptan ilmi olan biri’ olarak bahsedilen kişinin Asaf b. El-Berhiya olduğu belirtilmektedir. Bu zatın cinlerden olduğu söylendiği gibi, Hz. Cibril veya Hz. Süleyman’ın kâtibi, Estum, Endülüslü Zünnur veya Hızır olduğu ve İsm-i Azamı bildiği rivayet edilir.[3]
Kuran’ın beyanına göre, bu zat, Allah’tan hususi bir ilme sahip olup (ilm-i ledün), Allah’ın isimlerinden, kendisi ile dua edilince kabul edilen ism-i azamı biliyordu. Belkıs’ın tahtını, göz açıp kapayacak kadar, kısa bir sürede Me’rib’den Kudüs’e getirebileceğini söylemiş ve bunu, Allah’ın izni ile bir keramet olarak yapmıştı. Burada bilim ve teknolojik açıdan, maddenin ışınlanabileceği, iması verilmiştir.
Olay, Allah’ın, bu güzel insana bir ihsanı olsa bile, müminlere teknolojik gelişmelerde önemli bir kapı açmaktadır. Allah, kulu Asaf’a vermiş olduğu ihsanı diğer kullarına da verebilir. Asafel-Berhiya’nın Diyarbakır’ın Eğil ilçesinde, ‘Harun Tepesi’ diye bilinen yerde kabri mevcuttur. Yalnız yöre halkının bazısı, bu zatı Harun Peygamber olarak bilmektedir. Ayrıca Ayasofya’yı ilk defa O’nun yaptığı da İbn Batuta tarafından nakledilmektedir.
 
 

[1] (Neml, 27, 22–44).[2] Komisyon, 2012, Kur’an-ı Kerim Açıklamalı Meali, 371.[3] Taberi, Tefsir, XIX, 163; İbn Kesir, Tefsir, III, 365.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum