Selahattin ÇELİK

Selahattin ÇELİK


Sebe Kavmi ve Bahçe Sahipleri

29 Aralık 2016 - 08:31

Sebe krallığı Main ile Kataban arasında olup nüfuzu doğuda Fars Körfezi sahilinden batıda Kızıldeniz’e kadar uzanıyordu. Başlangıçta küçük bir emirlik olan Sebe, daha sonra esas gücüne erişti. Sebe Devleti, biri M.Ö. 950–650 arası, diğeri 650–115 arası olmak üzere iki dönem geçirmiştir. Birinci dönem kralların Mukarrib-i Sebe; ikinci dönem krallarına ise, Melik-i Sebe denir.
Hz. Süleyman ile aralarında münasebet bulunan Sebe Kraliçesi’nin birinci döneme rast geldiği farz edilmektedir. Bazıları, ikinci dönem krallığının başkentinin Me’rib olduğunu söylerken, kimi de Mariaba olduğunu sürmüşse de, Me’rib ismi herkes tarafından kabul görür. M.Ö. 1100, M.S.450 tarihlerinde Güney Arabistan’da en parlak dönemini geçiren Sebe Kavmi’nin asıl yurdu Yemen’dir.
Büyük kabileleri içine alan bu büyük Güney Arabistan kavmi, Hz. Peygamber zamanında yaşayan Kinde, Himyer, Ezr, Eşariyin, Mezhic, Enmar, Kesam, Becile, Amile, Cüzam, Lahm ve Gussan gibi kabilelerin de atalarıdır. Doğru yoldan sapmalarından dolayı, şiddetli yağmurun sebep olduğu Arîm Seli, onların cezalandırılarak helak olmalarına ve kalanların da dört bir yana göç ederek dağılmalarına sebep olmuştur.
Sebe Devleti’nin başkenti olan Marib, devletin merkezinde bulunmaktaydı. Me’rib, Necran’a doğru, oradan da Mekke, Yesrib (Medine) Fedek, Hayber, Teyma, Tebük, Medyen ve Erzuh’tan Petra’ya, oradan da Gazze’ye doğru giden ticaret yollarının merkezindeydi. Aynı zamanda Necran üzerinden Vadi’d-Devasir’i takip eden yol ile Yemame, Basra Körfezi sahiller ve Babil’e bağlanıyordu.
Hindistan ve Çin’e giden, Ön Asya ve Mısır’a giden ticaret yollarının kavşak noktalarında olması yanında tarıma da önem vermeleri nedeniyle zenginlikleriyle dillere destan olmuştu. Kur’an-ı Kerim’in bahsettiği ‘Sebe’ bir dönemde kurulan devlet mi, yoksa bu devletle birlikte bu muhitte kurulan ve maddeten kalkınmış bir devleti mi kastettiği açık olmadığından, burada kurulan bütün kültürleri ihtiva etmektedir.
Zira burada bulunan devlet reislerinin hepsi inkârcı olmayıp, Sebe Kraliçesi gibi, Hz. Süleyman’a inanarak İslam’a girmiş olanları da vardı. Kendilerine maddeten üstünlük verilen bu millet, nimetin kadrini bilmediği için, özellikle hayatlarının kaynağı olan barajın Arim Seli ile yıkılmasıyla ekonomik olarak zayıf düşüp Himyerilere yenilmiş ve dağılıp yok olmuşlardır.”[1]
[1] Prof. Dr. Ahmet Bedir, Kur’an-ı Kerim Atlası, 473–474.

 

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum