Selahattin ÇELİK

Selahattin ÇELİK


Lut Kavmi

21 Aralık 2016 - 00:05

Her kıssa, Hz. Muhammed’in (s.a.v.)  ve O’nun Kavmi’nin durumuna tam ve yerinde uymaktadır. Her kıssada iki taraf vardır: Peygamber ve kavmi, her bir kıssada geçen Peygamber ve O’nu talimleri, uyarıları v.s. tamamıyla Hz. Muhammed’in (s.a.v.) davetinde olduğu şekildir. Diğer taraftan, büyüklük, ahlaksızlık ve inatçılıklara dalmış olan halk ve onların kendini beğenmiş şefleri, her zaman, küçümser bir tavırla davete karşı çıkmışlardır.
Hz. Muhammed (s.a.s.) ve davetine karşı Kureyş halkı da aynı tarz bir tavır takındığı için, dolaylı olarak, eğer çağrıya kulak vermezler ve Allah’ın onlara bahşettiği fırsatı değerlendirmezlerse akıbetlerinin de onlar gibi olacağı ikazı yapılmakta. Eğer körü körüne aynı yolda gitmeye ısrar ederlerse, sapkınlıklarında ısrar edenlere geçmişte müstahak olan aynı bela kendilerinin de başına er geç gelecektir.”[1]
Önceleri İsrail kavmi gibi Müslüman olan Medyenler, Hz. Şuayb’in peygamberliği zamanında bu inançlarından sapmış, şirke ve ahlaksızlığa duçar olmuşlardır. Hz. Şuayb, şirk ve ahlaksızlıklarının düzeltilmesi için onları uyarmıştır, ancak onlar her halükarda inananlar olduğunu ve bununla da övündüklerini belirtiyorlardı. Bu durum Hud Suresi’nde şöyle ifade edilmektedir: “Medyen Halkı’na da kardeşleri Şuayb’ı gönderdik. Dedi ki: Ey kavmim, Allah’a ibadet edin, sizin Ondan başka ilahınız yoktur.
Ölçüyü ve tartıyı eksik tutmayın, gerçekten ben sizi çepçevre kuşatacak olan bir günün azabından korkuyorum. Ey kavmim, ölçüyü ve tartıyı, adaleti gözeterek tam tutun ve insanların eşyasını değerden düşürüp eksiltmeyin ve yeryüzünde bozgunculuk olarak karşılıklı çıkarmayın. Eğer müminseniz Allah’ın bıraktığı helal işlerden olan kazanç, sizin için daha hayırlıdır.
Ben, sizin üzerinizde bir gözetleyici değilim” Dediler ki: ‘Ey Şuayb! Babalarımızın taptıklarını (putları), yahut mallarımız hususunda dilediğinizi yapmayı terk etmemizi sana namazın mı emrediyor? Oysa sen yumuşak huylu ve çok akıllısın! Dedi ki: ‘Ey kavmim! Eğer benim, Rabbim tarafından (verilmiş) apaçık bir delili varsa ve O bana tarafından güzel bir rızık vermişse buna ne dersiniz? Size yasak ettiğim şeylerin aksini yaparak size aykırı davranmak istemiyorum. Ben sadece gücümün yettiği kadar ıslah etmek istiyorum. Fakat başarmam ancak Allah’ın yardımı iledir. Yalnız O’na dayandım ve yalnız O’na döneceğim.”[2]
[1] Mevdudi, 1991, Tefhimul Kur’an, II: 68.
[1] Hud, 11, 84–88.

   

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum