İlk defa Hz. Âdem tarafından inşa edilen Kâbe, zamanla doğal ve beşeri faaliyetlerin etkisi sonucu yıkılmış, yeniden yapılmış ve tamir edilmiştir. “Bir zamanlar İbrahim, İsmail ile beraber Beytullah’ın temellerini yükseltiyor (şöyle diyorlardı): Ey Rabbimiz! Bizden bunu kabul buyur; şüphesiz sen işitensin, bilensin.” Ayette ‘Beytullah’ın temellerini yükseltiyor’ cümlesi Kâbe’nin yeniden inşa edilişini ifade etmektedir.
Kâbe’nin yapılışı hakkındaki bazı rivayetlere göre de Hz. Âdem ve Havva Cennet’ten çıkarıldıkları vakit yeryüzünde Arafat’ta buluşurlar. Beraberce batıya doğru yürürler, Kâbe’nin bulunduğu yere gelirler. Bu esnada Âdem, bu buluşmaya şükür olmak üzere Rabbine ibadet etmek ister ve Cennet’te iken, etrafında tavaf ederek ibadet ettiği nurdan sütunun tekrar kendisine verilmesini diler.
İşte o nurdan sütun orada tecelli eder ve Hz. Âdem, onun etrafında tavaf ederek Allah’a ibadet eder. Bu nurdan sütun Hz. Şit zamanında kaybolur, yerinde siyah bir taş kalır. Bunun üzerine Hz. Şit, onun yerine taştan onun gibi dört köşe bina yapar ve o taşı binanın bir köşesine yerleştirir.
İşte bugün ‘Hacer-i Esvet’ diye bilinen siyah taş odur. Sonra Nuh Tufanı’nda bu bina kumlar altında uzunca bir süre gizli kalır. Hz. İbrahim Allah’ın emriyle Kâbe’nin bulunduğu yere gider, oğlu İsmail’in annesiyle Hacer ile birlikte orada iskân eder. Sonra İsmail ile beraber Kâbe’nin bulunduğu yeri kazar. Hz. Şit tarafından yapılan binanın temellerini bulur ve o temellerin üzerine bugün mevcut olan Kâbe’yi inşa eder.
Hz. Âdem’in konuştuğu dil, İslami kaynaklara göre Arapça, Yahudi ve Hristiyanlara göre ise Aramca idi. Cennette Arapça, yeryüzüne inince Süryanice konuştuğu, on iki yazı çeşidi ile 700 kadar dil bildiği de rivayet edilmiştir. Bununla beraber, bütün dillerin ana kaynağı olan bir insan için, herhangi bir dil tayin etmek mantığı zorlar. Günümüzde bütün dillerin kullandığı ortak kelimeler vardır. Bu ortak kelimeler Hz. Âdem’in konuştuğu dilin ana kaynağını ifade eder.
Evrimcilerin iddia ettiği gibi ilk insanlar, ıslık çalmak veya bağırmak suretiyle aralarındaki anlaşmayı sağlamış değillerdir. Bu iddia, Kuran’a ve diğer semavi dinlere zıttır. İlk insan medeni bir varlık olarak hayata başlamıştır. İnsanlık kültürü dairevidir. Müstakim bir hat gibi sıfırdan başlayarak gelişmiş değildir.