Ancak bu güzel müjdelerden faydalanmak için içten (Nasuh) bir tövbe lazımdır. İnsan içten tövbe ettiği zaman, (küfürde de olsa) iman ve Allah’a itaat hayatına başlar ve Allah’ın rahmet ve yardımıyla, küfür halindeki kötülüklerin yerine iyi ameller işlemeye koyulur ve kötülüklerin yerini iyilikler alır. Yalnızca geçmişteki günahları silinmekle kalmaz, ayrıca amel defterine, Rabbine isyanı bırakıp O’na itaat yolunu benimseyen bir kul olarak yazılır. Sonra, geçmiş günahlarına üzülüp tövbe ettikçe, daha çok salih ameller hanesine kaydolunur. Çünkü günahtan tövbe etmek ve af dilemek bizzat salih bir ameldir. Böylece, amel defterinde iyilikleri, bütün kötülüklerini bastırır ve böyle bir kişi yalnızca ahirette cezadan kurtulmakla kalmaz, aynı zamanda Allah’ın büyük nimetlerine de kavuşur.
Tövbenin kabul edilip edilmeyeceği insanın niyetine ve tutumuna bağlıdır. İstemeyerek yapılan hata ve günahlarla bile bile ve kasten yapılan isyan ve bunların sonuçları arasında büyük bir fark vardır. Eğer insan mesela Âdem Aleyhisselam veya Firavun’un sihirbazları gibi, kendilerinin ezeli düşmanı olan Şeytan tarafından aldatıldığını anlar ve hatasından pişman olup tövbe ederse affolunur. Fakat Firavun, Şeytan ve Samiri’de olduğu gibi kasten yapılan isyanlar bağışlanmaz. Hz. Âdem bağışlanmıştır, çünkü O, kasti bir isyanla değil, kararlılıktan yoksun olduğu için emre karşı gelmiştir. Yani O: ‘Ben dilediğimi yaparım, istediğimi yer ve içerim. Benim özel meselelerime hâşâ Allah nasıl karışırmış’ gibi bir tutum içine girmemiştir. O, Allah’ın emrini (Şeytan’ın aldatmasıyla) unuttuğu için doğru yoldan sapmıştır. Şeytan’ın aldatmalarında ısrar edip günahında devam etmemiştir ve günahından hemen sonra samimi bir tövbe ile Rabbine yönelmiştir.
Günah işleyenlerin ve başkalarına haksızlık eden zalimlerin Allah’ın azabından korkmaları gerekir. Kuran’da “Eğer inanıyorsanız biliniz ki en çok korkmaya layık olan Allah’tır.” Korkulup-çekinilecek olan ancak Allah’tır. “Onlardan değil, benden korkun.” Bu yüzden kişi, insanlardan değil, Allah’tan korkarak günah işlememeli, kötülük ve haksızlık etmemelidir. Gizli-açık işlenen her kötülüğü mutlaka bilen ve gören Allah’ın, işlenen kötülükleri cezasız bırakmayacağına, er veya geç bunun hesabının kesin olarak sorulacağına inanmalı, dinin emirlerine uyup yasaklarından kaçınırken, Allah’tan başka hiçbir kimseden korkmamalıdır. Mutlaka bir gün Allah’ın huzurunda yaptıklarının hesabını vereceğine inanan kimse, günahın her çeşidinden titizlikle kaçınır, böylece şartlarına uyarak günahlarına tövbe eden kimsenin tövbesi makbul olur ve Allah o kimseyi bağışlar. Ayrıca, Allah böyle kullarını şöylece övmektedir: “Onlar Rablerinden de kötü azaptan da korkarlar.” “Allah’tan başka hiçbir kimseden korkmazlar.”
Sadece Allah korkusundan dolayı günah işlememeli. Herhangi bir sebepten dolayı günah işlenmişse, hayat boyu açık bırakılan ve ölüme dek kapatılmayan tövbe kapısından içeri girilmelidir. Âlemlerin Rabbi olan Allah, tövbeleri kabul eden ve merhamet edendir. Hem tövbeleri kabul eden hem de merhametli olan ancak O’ dur. O, o kadar merhametlidir ki, kulunu işledikleri günahlar yüzünden hemen terk etmez. Kulu dönüp tövbe ettikçe, İblis gibi ısrar etmedikçe yine bakar, yine bakar ve sonsuz olarak bakar. Bir oldu, iki oldu, nihayet üç oldu, ‘yetişir artık’ demez, sayısız olarak döner bakar. Çünkü Rahimdir (çok merhametlidir).
Tövbe etmekte gecikmemek lazımdır. Çünkü ölüm, insana şah damarından daha yakındır. İnsanın ne zaman, nerede, nasıl ve ne şekilde öleceği belli olmaz. Tövbe etmeden ve ağır günah yükleriyle ölmek bir kul için en kötü akıbettir. “Allah’tan, geri çevrilmesi imkânsız bir gün gelmeden önce, Rabbinize uyun. Çünkü o gün, hiç biriniz sığınacak yer bulamazsınız, itiraz da edemezsiniz. Peygamberler günah işlemezler. Onlar insanlar arasından seçilmiş olup, koruma altındadırlar. Bunların dışında bütün insanlar az ya da çok günah işleyebilirler. “Ancak kim tövbe edip iman eder ve salih amellerde bulunursa artık kurtuluşa erenlerden olmayı umabilir. Rabbim, dilediğini yaratır ve seçer, seçim onlara ait değildir. Allah, onların ortak koştuklarından münezzehtir, yücedir.” Bir ayette de şu müjde verilmektedir: “Ayetlerimize iman edenler sana geldiklerinde, onlara de ki: ‘Selam olsun size. Rabbiniz rahmeti kendi üzerine yazdı ki, içinizden kim cehalet sonucu bir kötülük işler sonra tövbe eder ve kendini ıslah ederse şüphesiz, O bağışlayandır, esirgeyendir.” Yine buna benzer bir ayet de daha önce de belirtildiği gibi şöyle der: “Sonra gerçekten Rabbin, cehalet sonucu kötülük işleyen, sonra bunun ardından tövbe eden ve ıslah olanlarla beraberdir. Şüphesiz Rabbin bundan sonra bağışlayandır, esirgeyendir.”
Bir hadiste şöyle buyurulmaktadır: “Eğer siz hiç günah işlemeseydiniz, Allah Teala hazretleri sizi helak eder ve yerinize, günah işleyecek (fakat tövbeleri sebebiyle) mağfiret edeceği kimseler yaratırdı” (Müslim). Yine Resulullah bir hadis-i kudside Rabbinden naklen şöyle buyurmaktadır: “Bir kul günah işledi ve: ‘Ya Rabbi günahımı affet!’ dedi. Hak Teala da: ‘Kulum bir günah işledi; arkadan bildi ki günahları affeden veya günah sebebiyle cezalandırabn bir Rabbi vardır.” Sonra kul dönüp tekrar günah işler ve: ‘Ey Rabbim günahımı affet’ der. Allah Teala hazretleri de: ‘Kulum bir günah işledi ve bildi ki, günahı affeden veya günah seb