5. İLK İNSANIN ALDANIŞI
Şeytanın aldatmasıyla yasak ağacın meyvelerinden yiyen ve bunun üzerine avret mahalleri açılan ve utanarak büyük pişmanlık duyan Âdem Aleyhisselam’a neden yasağı çiğnedikleri sorulduğunda O, kimsenin Yüce Allah’ın ismi üzerine yalan yere yemin edeceğini sanmayarak bu hataya düştüğünü söyledi. Ancak Yüce Allah ilahi hükmü gereği, onu cennetten çıkarıp, geçimlerin ancak zahmet ve meşakkatlerle sağlandığı Dünya’ya indirdi ve dedi ki: “Orada (yeryüzünde) yaşayacak, orada ölecek ve oradan çıkarılacaksınız (ölümden sonra yine oradan dirileceksiniz).” Hz. Âdem bu günahına pişman olup Allah’a yönelerek tövbe etmek istediğinde, Allah’tan bağışlanma dilemek için uygun kelimeler bulamadı. Allah da, pişman olduğu için O’na acıdı ve gerekli sözleri öğretti.
Yüce Allah, onların tövbelerini kabul etti. Sadece tövbelerini kabul edip bağışlamakla kalmamış, aynı zamanda onlara hidayet vermiş ve tabi olacakları yolu da öğretmiştir. Çünkü onlar Rabbine bile bile isyan etmediler. Günahlarını da inatla sürdürmediler. Günahının farkına varır varmaz ondan utandı ve Allah’ın bağışlamasını dilediler: “Rabbimiz, biz nefislerimize zulmettik, eğer bizi bağışlamazsan ve esirgemezsen, gerçekten hüsrana uğrayanlardan olacağız” dediler. Âdem ve Havva’nın aksine Şeytan lanetlenmiştir. Çünkü O, sadece Rabbine isyan etmekle kalmamış, aynı zamanda günahında ısrar etmiş ve Allah’ın, topraktan yarattığı Âdem’i, ateşten yaratılmış olan kendisine tercih ederek kendisini isyana sevk ettiğini söyleyerek küstahça Allah’ı tehdide yeltenmiştir.
Bu aldanıştan sonra onlar dünyaya indirildiler. Kendisine ahrette verilen halifeliğin aynısı dünyada da verildi. Halifeliğin yüce sorumluluklarını sürekli olarak yerine getirebilmesi için Hz. Âdem’in yeteneklerini, zayıflıklarını ve üstün özelliklerini ortaya çıkaracak bir sınavdan geçmesi gerekiyordu. Bu yüzden Hz. Âdem’e, belli bir süre için ve sınanması için Dünya halifeliği verilerek buraya indirilecektir. Ancak bu sınama döneminde O, hayatını devam etmesini sağlayacak ihtiyaçlarını kendisi bir emek, zorluk ve meşakkat sonucu elde etmek zorundaydı. Bu sınavın ana hikmeti, İtaati veya isyanı seçme özgürlüğüne sahip olduğu halde, Rabbine itaat edecek mi, yoksa etmeyecek mi? Eğer unutursa veya arzulara uyup kandırılırsa, hatasını fark ettiğinde uyarı ve öğütlerle pişman olup tövbe edecek mi, etmeyecek mi?
Yasağı çiğnedikten sonra cennetten çıkarılan Âdem ve Hava Dünya’ya inip işledikleri amellerinden dolayı tövbe etmiş, Allah da tövbelerini kabul etmiştir. Kuran, onların hatasının ferdi olduğunu, onların bu fiilleriyle başka kimselerin cezalanmayacağını açık bir şekilde birçok ayette belirtmiştir. Muharref Hıristiyanlık ise bu günahı, ‘asli’ günah olarak kabul etmiş ve hemen hemen bütün felsefesini bu yanlışın üzerine kurmuştur. Hz. Âdem’in işlediği hata bir zelle idi. Çünkü ‘Biz O’nda bir kararlılık bulmadık.’ mealindeki ayete göre, bu zelleye iradesiyle ve istekli olarak değil, bu fiili işleme azmi olmaksızın girmiştir. Belki de Hz. Âdem, insanoğlunun işleyeceği bu türlü hatalarda nasıl davranacağının bir örneğiydi ve Yüce Allah bu gerçeği, samimi bir kuluyla misallendirdi. Böylece günah karşısında insan için bir tövbe ve af müessesesinin daima bulunduğunu göstermiş oldu.