4. İLK KADININ YARATILIŞI
Gerçek olan şu ki, bunların metfun bulundukları yer kesin olarak bilinmemektedir. Cidde’de 1928’e kadar, boyu 400, eni 7 ayak genişliğinde Havva’nın mezarı olduğu söylenen bir türbe mevcuttu. Suudi idaresi bunu kaldırttı.
Şimdi bu kabrin yerinde Makbaratü Ümmüna Havva (Annemiz Havva Kabristanı) mevcuttur. Hz. Peygamber’in, ‘kadınlardan Havva, Asiye, Musa’nın Annesi ve Hz. Meryem olmak üzere dört kadın peygamber vardır’ sözüne dayanarak Eş’ari, Hz. Havva’nın da bir peygamber olduğunu beyan etmiştir.
İlk eşler cennette hiçbir emek harcamaksızın mutlu bir hayat sürerken, Yüce Allah imtihan sürecini başlatarak, sonsuz cennet nimetlerinden diledikleri gibi faydalanmalarını, ancak belirlenen bir ağaca yaklaşmamalarını emretti.
Hz. Âdem ve Havva halife olarak tayin edildikleri yeryüzüne gönderilmelerinden önce, eğilimlerinin denenmesi için bir müddet Cennet’te tutulmuşlardır. Denenmeleri için bir ağaç seçilmiş ve ona yaklaşmaları bile yasaklanmıştı. Bu ağacın Kuran’da herhangi bir özelliği belirtilmemiş olup, sadece imtihan amacıyla seçildiği anlaşılmaktadır.
Ancak yasağın çiğnenmesine sebep olan memnu (yasak) meyvenin ne olduğu da hep tartışılmıştır. Ayetlerde bu konuda bir açıklık olmadığından bunun mahiyeti, Kuran’dan önceki kitaplarda aranmış, buğday, elma vs. denmiştir.
Şeytan, fıtratında ebediyet arzusu bulunan Âdem ve Havva’ya memnu meyveyi ‘ölümsüzlük ağacı’ diye tanıtıp, ondan ivedilikle yemelerini sağlamış ve böylece Âdem ve oğullarına ilk düşmanlığını yapmıştır. Memnu meyveden yiyen Hz. Âdem ve Havva’nın durumunu anlatan ayetlerden, bu meyvenin ‘cinsi ilişki’ olduğu ihtimali de vardır.
Bu yasağı çiğnediklerinde de, Allah katında zalimlerden sayılacakları konusunda da uyarılmışlardı. Bu imtihan için Cennet en uygun yerdi. Çünkü bu şekilde insana, Allah’ın halifesine asıl uygun olan yerin Cennet olduğu, fakat Şeytan’ın aldatıcı sözlerine inanırsa, Cennet’ten mahrum olacağı öğretilmiş olacaktı. Cennet’i tekrar kazanmanın tek yolu ise, insanı her an saptırmak için fırsat kollayan düşmana (Şeytan’a) karşı başarı kazanmaktı.