Hz Hud’un uyarıları fayda vermiyordu. “O, cahilce hareket eden bir toplum karşısında idi. Bunun üzerine, Yüce Allah üç yıl, onlardan yağmuru kesti. Yağmur duası için öteye beriye sığındılar. Allah önce yağmurlarını kesip İrem Bağlarını kuruttu. O yiğit yapılı, güçlü kuvvetli insanlar bir yudum suya, bir dilim ekmeğe muhtaç hale gelmişlerdi. Bu noktada Hz. Hud yeniden tebliği denedi: “Eğer şimdi yüz çevirirseniz ne diyeyim. Ben size ne ile gönderilmişsem onu tebliğ ettim. Rabbim sizin yerinize diğer bir kavmi getirir de, ona (Allah-u Teâlâ’ya) hiçbir şeyle zarar veremezsiniz. Şüphesiz ki benim Rabbim her şeyi koruyandır”[1] dedi.
“Ad Kavminin, Şeddâd ve çevresinin geliştirdiği ideolojiyle beyni yıkanmıştı. Heykellerinin izinden ayrılmıyorlardı. Belirli bir süre sonra her zaman yağmur getiren bulutların geldiği yönde bir bulut gördüler, sevindiler. Çünkü kuraklığı ‘tabiat kanunlarıyla’ açıklama adetleri vardı. Bunun ‘Allah-u Teâlâ’nın bir ihtarı’ olduğunu kabule yanaşmıyorlardı.”[2] Fiziki bakımdan da oldukça güçlü bir yapıya sahip olan Ad Kavmi aşırı gurur ve kibire kapılmışlardır. “Ad (Kavmi) a gelince; onlar yeryüzünde haksız yere büyüklendiler ve dediler ki: ‘Kuvvet bakımından bizden daha üstün kimmiş?’ Onlar gerçekten kendilerini yaratan Allah’ı görmediler mi? O, kuvvet bakımından kendilerinden daha üstündür. Oysa onlar, bizim ayetlerimizi (bilerek) inkâr ediyorlardı. Böylece biz de onlara Dünya hayatında aşağılanma azabını tattırmak için o uğursuz (felaketler yüklü) günlerde üzerlerine ‘kulakları patlatan bir kasırga’ gönderdik. Ahiret azabı daha (büyük) bir aşağılanmadır. Ve onlara yardım edilmeyecektir. İman edenleri ve sakınanları ise kurtardık”[3]
Sert tutumları karşısında, Hud (a.s.) onlara, “hepiniz toplanın, bana istediğiniz tuzağı kurun, hiç göz açtırmayın, hiç süre tanımayın. Ben, benim de, sizin de Rabbiniz olan Allah’a dayanıp güvendim. Hiçbir canlı yoktur ki mukadderatı O’nun elinde olmasın. Rabbim elbette tam istikamet üzeredir[4] diyerek cevap verdi. O’nun bu tatlı beyanları karşısında, iman etmeyip, ‘galiba Tanrılarımızdan biri seni pek fena çarpmış!’ dediler.
[1] Hud, 11, 57.
[1] Kur’an-ı Kerim Açıklamalı Meali, TDVY, 496.
[1] Fussilet, 41, 15–18.
[1] Şura, 42, 128.