Mustafa ECE

Mustafa ECE


YENİDEN DİRİLİŞ VAKTİ

13 Nisan 2017 - 00:50

Endülüs Emevilerinin yıkılması ve kütüphanelerin dağıtılması İslam toplumunun bilgiden uzaklaşmasına sebep olmuştur.
Osmanlı'nın tekraren dünyadaki alimleri bir araya getirerek bilgiye sahip çıkmasıyla ulaştığı bir medeniyet vardı. Daha sonra İslam toplumunun özellikle 17. yüzyılın ikinci yarısından sonra pozitif bilimlerin mendereslerden çıkarılması ile pozitif bilimlerden ve yeni gelişmelerden uzaklaştırıldığını biliyoruz.
Abdülhamit Han zamanında şu an uygulanmaya çalışılan alt geçit, raylı sistem ve Kanal İstanbul gibi projelerin tamamının mühendislerinin İngiliz olması o günkü Osmanlı Devleti'nde bilgiye verilen değerin ve yetişmiş insan zihninin hemen hemen yok mesabesinde olduğunu göstermektedir.
Osmanlı idarecileri ve halk bu noktada malum sebeplerle bilinçten, gayretten ve menzilden uzaklaştırılmıştır. Sözde bilinçli bir gençlik yetiştirmek adına jön Türklerin Avrupa'ya gönderilmesi Osmanlı'nın yıkılmasına önayak olmuştur.
Bilgi ve teknolojiden bu kadar uzak bir devletin hemen akabinde kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nde ise yöneticiler bilgiye ulaşma yöntemi olarak kendilerince zihinlerinde büyüttükleri Avrupa'yı örnek almışlardır. Eğitimi hatta ülke yönetimini neredeyse tamamen onlara teslim etmek gibi bir durumla karşı karşıya kalmışlardır.
1947'de yapılan Fulbright Eğitim Anlaşması da bunun en açık örneği olarak eğitimin  Amerikalılara  tesliminin ispatıdır. Maalesef  Türk Milleti , Milli Eğitiminin muasır medeniyet diye ifade edilen Amerikan ve Avrupa ülkelerinin seviyesine ulaşacağına inandırılmıştır. Sonuç itibariyle İngilizlerin ve Amerikalıların insafına bırakılan  bir eğitim söz konusu olmuştur.
Türkiye Cumhuriyetinin ekonomide, siyasette, eğitimde ve aklımıza gelen her alanda Osmanlı'dan ve İslam medeniyetinden uzaklaştırılmasında batının etkisini hatta kılcal damarlarımıza kadar girdiğini görmekteyiz. Bugün özgürlük olarak algıladığımız esaretten kurtulmak için bizleri büyük bir mücadele beklemektedir.
Bilinçli ve akıllı yapılacak her türlü mücadelenin eğitimden geçtiği aşikardır. Dolayısıyla Milli Eğitimimiz gerçekten milli olmak zorundadır. Bunun için büyük bir seferberlik ilan edilmeli ve bu mücadele halkın tabanına kadar yayılıp, halkın bilinçlenmesi sağlanmalıdır.
Dolayısıyla kendi özümüze, kendi kültürümüze ve kendi inancımıza sahip çıkacak bir metot belirlemek ve yeniden diriliş için eğitimden başlamak gerekmektedir. Günü kurtarmak için uğraşan idarecilerimizden ziyade elini taşın altına koyabilen risk alabilen ve özveriyle çalışan idarecilere ihtiyaç olduğu açıktır.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum