Okullarımızdaki eğitim seviyesinin bozuk ve düşük olduğundan sürekli bahseder dururuz. Lakin sebepleri üzerinde çok fazla kafa yormayız. Sebepler üzerine kafa yormayı denediğimizde ise, eğitimcilerin eğitiminden başka her konu konuşulur.
Herkesin bildiği bir kural vardır; Kâinatta her şey bir sebep sonuç ilişkisiyle hareket etmektedir. İnsanlar olayların çözümü noktasında çoğunlukla sonuç üzerinden çözüm üretme yolunu tercih ettiklerinden, her zaman ilk suçlu öğrenciler oluyor.
İkinci sıraya da öğretmenler ve fiziki şartlar kalıyor. Düz mantıkla baktığımızda doğru gibi görülen bu denklem aslında tam doğru değildir. Olayı daha kolay anlayacağımız şekliyle yakın tarihimizden bir-iki misali inceleyelim.
80 olayları ve Gezi olayları girişimi dâhil, bütün olaylarda üniversite gençliğinin örgütlendiğini veya örgütlendirildiğini görmekteyiz. Türkiye’nin geleceğinin teminatı olan gençleri üniversitelerde kendi kültürüne ve milletine düşman bir birey olarak yetiştiriliyorlar.
Kendi kültürüne ve milletine düşman olarak yetişen eğitimci kadrolar, sahip oldukları aynı zihniyeti taze beyinlere aşılıyorlar. Bundan dolayı En büyük problemimiz eğitimcilerin eğitilmesinde yatmaktadır.
Eğitim sistemimizde bataklık mesabesinde olup, sinek üreten yer üniversitelerimizdeki bazı eğitimciler ve onların bozuk zihniyetleridir. Okullarımızdaki eğitimcilerin yetiştirilmesi üzerinde hiç durmuyoruz.
Bizler eğitim sorunumuzun kaynağı olarak ilk önce öğrenciyi, öğretmeni ve fiziki şartları görürsek, sebep sonuç ilişkisine ters baktığımızdan dolayı hiçbir zaman kalıcı çözümler üretmemiz mümkün olamayacaktır.
Mevcut ilkokul, ortaokul, liselerimize eğitimci olarak gönderilen Üniversite gençliğini eğiten kadroların çok büyük bir bölümünün ulusalcı, ateist, FETÖ'cü veya Türkiye'nin geleceğinin iyi olması gerektiğini düşünmeyen kadrolarla dolu olduğunu görebiliyoruz.
Bu milli ve manevi değerlerden uzak Öğreticilerin eğitiminden geçmiş öğretmenlerde, okullarımızda görev yapmaktadır. Bundan dolayı liselerde, ortaokullarda ve ilkokullarda milli ve manevi değerlerden uzak öğrenciler yetiştirilmektedir.
Velev ki, arada değerlerimize bağlı bazı öğrenciler yetiştirebilsek bile, bunların hemen hemen tamamına yakınını üniversitelerde kaybetmemiz söz konusu olmaktadır. Çünkü eğitilmesi için gönderdiğimiz yerler millet adına düşündüğünü söyleyen ama aslında millet düşmanı eğitimcilerin çoğunlukta olduğu üniversiteler olacaktır.
O halde Türkiye Cumhuriyeti'nde eğitimin anaokulundan, üniversiteye kadar düzelmesini istiyorsak, problemin kaynağı olan Üniversitelerdeki eğitim sisteminin ve eğitimcilerin de düzelmesi gerekmektedir. Bunun için yapılması gereken ne varsa, hiç zaman kaybetmeden mutlaka ele alınmalı ve yapılmalıdır.
Üniversite ile ilgili yapacağımız bütün çalışmalar ve orada uygulanacak milli değişiklikler, eğitimcilerin eğitilmesi anlamında büyük bir başarı elde edilmiş olacaktır. Yeni bir gezi vb. olayların tekrarlanmasının önüne geçilmiş olacaktır.
Eğitimcilerin milli ve manevi değerlerimizle çalışma yapan kadrolar haline dönüştürüldüğünde, anaokulundan üniversitesine kadar bütün öğrencilerimiz bu kadrolar sayesinde yaşadığı toplumun refahı ve geleceği için aynı hedefe hep birlikte yürüme imkânı bulacaklardır.
Bunun için diyebiliriz ki eğer eğitimle ilgili problemlerin düzeltilmesi için bir şeyler yapılması gerekiyorsa, ilk önce problemin kaynağın doğru tespit edilip, ona göre çözümler üretilmelidir.