Güven ve istikrarın olduğu paranın kendisine garanti limanlar bulduğu her ülkede büyüme mutlaka gerçekleşmiştir. Yatırımcılar oralara akın etmişler ve daha yüksek kazançların peşine düşmüşlerdir. Para bir ülkeye çekilecekse birinci öncelik öyleyse güvendir. Bu ortamı oluşturmakla ülkeler yükümlüdür. Dalgalanmaların çok yaşandığı yatırımcının önünü göremediği ekonomiler ise bu cazibeye sahip değildir.
Ülke olarak son dönemlerde yakaladığımız performans gayet iyidir. Bu yatırım ortamı sürdürüldüğü oranda kazanımlar korunacaktır. Bir ülkenin ekonomisi güçlü ise o can suyu gibidir. Ülkelerin bu gün en büyük gücü ekonomileridir. Güçlü ekonomiler her yerden yatırımcıyı çeker. Ekonomiye zarar verecek her olay veya eylem aslında ülkeye ve insanına vurulan en büyük darbedir.
Gayri safi milli hasılası her geçen gün artan bir ülkedir Türkiye. Tabi ki bu artış güçlü ekonomi programları ve disiplinle elde edilmiştir. Bu gücü gören insanımız borçlanmıştır. Yıllarca sürecek bir borç yüküne talip olmuştur. Bu korunduğu ve güven ortamı sağlandığı ölçüde insanımız borçlarını ödeyecek ve yarınlara yüksek ümitlerle bakacaklardır. İnsanımız nefes aldıkça ülkemiz nefes alacaktır.
Bizlere düşen yakalamış olduğumuz bu ekonomik kalkınmaya sahip çıkmak olmalıdır. İnsanımız bunun şuur ve bilinciyle hareket etmeli, yetkililer ekonominin güçlü olması için her türlü tedbiri almalıdır. Sahip çıkılmaz terör, kargaşa, çatışma ve güvensizliğe ülke itilirse işte o zaman denge bozulur. Böyle bir ortamın oluşması durumunda hiçbir tacir yatırım yapmaz. Önünü göremediği için üretimini düşürür veya mevcut pozisyonunu korumaya çalışır. Üretimin ve yatırımın az olduğu bir ülkede ,ekonominin canlı olması beklenemez. Canlı bir ekonomi yoksa işte o zaman ülke geri gitmeye başlar. Bunun acısını,sıkıntısını insanlarımızın tamamı çeker. Bu nedenle kimse insanımızın elinden ekmeğini alacak, yarınlarını etkileyecek bir eylem içine giremez. Ülkemizi dar boğaza sürükleyecek bir davranış sergileyemez.
Gerek sanayi ve inşaat, gerekse turizm ve tarımda yakalanan istikrar korunmalıdır. Elde edilen bu yapının sürdürülebilir politikalarla önü açılmalıdır. Krize düşen ve onunla boğuşan bir ülkenin sonunun iyi olmadığı anlatılmalıdır. Ekonomiye vurulacak bir darbenin zararı iyi bilinmeli ve ekonomiyi koruyucu en üst tedbirler alınarak muhafaza edilmelidir. Son dönemde ülkemizde turizme ve tarıma vurulan darbe berteraf edilmeli, bunun için eylem planları hazırlanarak hayata geçirilmelidir. Zararların nasıl kaldırılacağıyla ilgili olarak iş sahipleriyle istişareler tertip edilmeli, kararlar alınmalıdır.
Şehirlerimizde insanımızın rahat bir nefes alabilmesi kazanç kapılarının korunmasına bağlıdır. Borç yükünün ağır olduğu bu dönemde vatandaşlarımızın borçlarını rahatlıkla ödeyebilecekleri bu istikrar ortamı korunmalıdır. Gider kalemlerinin arttığı zamanımızda insanımızın huzurunu bozan kim varsa onlara dur demelidir. Bölgemizdeki olaylar iyi takip edilmeli, ülkemizin bunlardan zarar görmeden kurtulması sağlanmalıdır. Ortadoğu’daki yangının ülkemize sıçramaması için çok dikkatli olunmalıdır.
Daha müreffeh, gelişmiş bir Türkiye istiyorsak öyleyse hem insanımız hem de ekonomimize sahip çıkmalıyız.