Efendiler, yazıp söyleyeceklerimiz her birinize. Her birinize isteklerimiz ricalarımız, her birinize diyoruz "yapmayın bunu" yaptıklarınız ayıptır diye. Yapmayın incitmeyin bizleri, gönlümüzü bu kadar karartmayın. Ve umutlarımızı bu kadar azaltmayın.
Oralarda bir yeler de, mesela Ankara’da mecliste "birbirinize karşı kullandığınız dilden, birbirinize ettiğiniz küfürlerden, insan olmaya engel ağır sözlerinizden söz etmeye çalışıyoruz.
Hani bir birinizi eleştirirken, bir birinizi aşağılara çekerken kullandığınız sözlerden, birbirinizi susturmaya çalışırken kullandığınız dilden söz ediyoruz. Sizleri unuttuğumuz zamanlar oluyor, ama o küfür dolu sözleriniz, o kaba davranışlarınızı unutamıyoruz. Ve çocuklarımıza sizleri örnek göstermekten korkuyoruz.
Oysa sizler bu ülkenin "yüz akı" insanları olmalıydınız her zaman, ve biz çocuklarımıza sizden söz etmeliydik onurla. Bak oğul,bak kızım "bu adam var ya, bu adam" bir zamanlar bizim milletvekilimizdi, ve bizim için güzel işler yaptı, iyi bir örnek oldu dedirtmeli idiniz, ama diyemiyoruz işte.
Söylemeye çalıştığımız bu sözler, bu isteklerimiz, bu tenkitlerimi, bu eleştirilerimiz "yani yalnız bir partiye mensup insanlara, milletvekillerine, veya yetkililerine söylenmiş değil" söylenenler, ikazlarımız eleştirilerimiz her birinize. Yani bütün partilerin milletvekillerine, yetkililerine sözcülerine, hatta il başkanlarına sözlerimiz.
Her hangi bir partiye mensup olduğunuz konusunda bir tercihimiz yok, ne partinizi ayırıyoruz, ne inancınızı ne de hangi düşüncede oluşunuzu. Hangi partiye mensup olursanız olun, aslında bütün partilerin milletvekillerine, yetkililerine, partileri adına konuşanlara,ahaliye birşeyler anlatanlara sözümüz.
Efendiler, sizler bu ülkenin milletvekilleri siniz, yani ülke ahalisini temsil eden kişiler, veya yetkili kişileri siniz. Yani ülkenin,ülke ahalisinin geleceği konusunda, çocuklarımızın yarınları ve geleceği konusunda, yine ülkemizin içinde bulunduğu "olumlu veya olumsuz" durumu konusunda sözler ediyorsunuz, açıklamalar yapıyorsunuz, demeçler veriyorsunuz, gurup toplantılarında özel toplantılarda açılışlarda filan konuşmalar yapıyorsunuz, yapmanız da gerekli.
Ülke insanını, aydınlatmanız bilgi sahibi yapmanız da gerekli, ve yapmanız gereken bir vazife üstünüzde bulunan. Ama diliniz, ama bir biriniz hakkında kullandığınız dil "asla sağlıklı" asla insani bir dil değil. Ve biz sizin bu halinizden çok kötü etkileniyoruz, çok fazla üzülüyoruz, ve "bu ne iştir, bunlar nasıl sözlerdir, bu nasıl bir davranış halidir" diye kendimize soruyoruz, ama cevabımızı yok bu sorulara üzülmekten başka.
Bu sözleriniz, bu bir birinize yaptığınız hakaretler küfürler, bizim içimizi karartıyor, bizi üzüyor, içimizi acıtıyor yaptıklarınız. Kusura bakmayın, biz sizin o halinizi gördükçe, o sözleri duydukça "bunlar mı diyoruz, bu kişiler mi, yönetecek bizi?" diyoruz, üzülüyoruz. Ne dersiniz, yoksa demeyelim mi, üzülmeyelim mi yoksa?
Sizler, her halininize bize örnek olması gereken insanlar değil misiniz? Konuşmalarınızla, hal ve davranışlarınızla, insani ilişkilerinizle ahaliye örnek kişiler olmanız gerek miyor mu? Bu ne iştir sahi. Bu dil ne insan dilidir, ne din dilidir, ne bir medeniyet dilidir. Ne de geleneklerimize, değerlerimize, bu topraklara uygun bir dildir, bu dil.
Çok ihtiyacımız var, güzel bir söz duymaya. Gülen bir yüze çok ihtiyacımız var. Çünkü biz çok yorulduk, çok acı çektik, ve hala çekiyoruz. Ne olur bize saygılı olun. Çocuklarımıza, kadınlarımıza, beklentilerimize umutlarımıza saygılı olun. Bakın biz "bir yarısı aç bir toplumuz" ama sizleri el üstünde tutuyor, sizlerin izzetini yükseklerde tutuyoruz.
Azıcıkta, siz bize saygı gösterin, değer verin. Çünkü biz gerçekten çok üzülüyoruz.
Hele bu savaş günlerinde daha çok.
Selam her birinize.