Biliyorum bu kavga günlerinde, bu hayır ve evet günlerinde, bazı siyasetçilerin birbirlerine düştüğü günlerde işte, hatta ahalinin, kimi efendilerin birbirine düştüğü günlerde "bu da, nereden çıktı?" diye, bir soru düşer bilir aklınıza... Oysa çok önemli bir hatırlatma bu çok insanca bir çağrı, çok ahlaki bir davranış bence...
Hep dedik, bir daha diyelim "hala aklının ermediği, doğru ile yanlışı bilmediği sanılıyor ahalinin" bazı siyasetçiler tarafından... Bundandır durmadan bağırıp çağırmaları, bundandır meydanlarda bizden olun, oyunuzu bize kullanın demeleri... İşte sizi bu kavgalardan uzak tutmak adına, insanlık adına, din adına merhamet ve vicdan adına, sevda ve aşk adına "mavi sözler etmek için" o çocuktan söz etmek istiyorum...
Çünkü o çocuk, ve başka çocuklar insanın, insanlığın, ve Müslümanların asıl sorunlarından bir sorun...Asla vebalinden kurtulamayacağımız... Nasılınıda sonra konuşuruz, ama gerçek bu... Hesap günü karşımıza çıkacak o çocuklar şehirlerin hangi sokağında, hangi evinde yaşıyorlarsa...Bin tane evet, veya hayır oyundan "daha aziz bir davranış" o çocukların yanında olmak, elinden tutmak, karnını doyurmak...
Hangi çocuk mu?
Anlatacağım, ve okuyunca anlayacaksınız hangi çocuktan söz ettiğimi...Zira bir kaç gün önce bütün gazeteler, televizyonların kimileri, o çocuktan söz ettiler bize, o çocuğun metrobüsteki bir yolcunun dizinde "yorgunluktan, uykusuzluktan" nasıl uyuyup kaldığını anlattılar, yazdılar...
Aslında hayatı, yaşamı hikayesi o çocuğa benzeyen "ne çok fazla çocuk var" yaşadığımız dünyada...Hemde milyonlarca var, dünyanın bir yerlerinde...En çok ahalisi Müslüman olan ülkelerde var o çocuklardan...Afrika ülkelerinde mesela...Ve ülkemizde yüz binlerce var, o çocuklardan, kimisi sürgün yemiş, kimisi göçmen gelmiş kimisi yerli işte, annesiz babasız kalmış, veya bir yoksul ailenin çocuğu..
Görmek istemeyenler "varsınlar görmesinler" bu çocuklardan yaşadığımız şehirlerin sokaklarında on bilerce var...Kim bilir, kaç tane var evlerimize çok uzak olmayan arka sokaklarda onlardan?
Şimdi yazmayalım mı, bu çocukları, kimilerinin canı sıkılacak diye, kimilerinin keyfi kaçacak diye demeyelim mi, bu bir insanlık ayıbı değil midir? Bu "var sandığımız" İslam dünyasının bir ayıbı günahı değil midir? Kalkıp kim diyebilir, hayır diye?
Varsın elimize bir şey geçmesin, ama biz diyelim "yeryüzünde, ve de ülkelerde, şehirlerde" bu çocukların varlığı, günah olarak insana yeter...Aç kalan, aç uyuyan, eve gidemeyen, gidecek evi olmayan...Yol boylarında, kırmızı ışıklarda su, ve mendil satan çocuklar...Kimisi Suriyeli, kimisi Kenyalı, kimisi Türkiyeli Afganistanlı...
Biz, ne mi yapalım? En azından bunu dert edinelim kendimize, sorumluluk alalım, görev bilelim...Bu konuda dinin ne dediğine kulak verelim, ve imanımıza karşı ciddi olalım...
Yeni sözlerimiz olsun, kendimize...Kendimizi yeniden düzenleyelim, yeniden inşa edelim...O inşa etmenin içinde "kin ve öfke yerine" sevgi ve iyilik etme duygusu olsun...Kimin çocuğu olursa olsun, çocukları yere düşürmeyelim, sözü yere düşürmeyelim, imanı hafife almayalım...Ve kitabı, ve Hazreti Muhammed’in (sav) bu konuda söylediklerini...
Bu konu çok hassas bir konu...Bu konu "yazdıkça söyledikçe" canını sıkar kimi efendilerin...Ama olsun, biz sesimizi değil, sözümüzü yükseklerde tutmaya özen gösterenlerden olalım...
Sonra kalbimizi, ve sevdamızı...Kavga edenleri dost edinmeyelim biz...
Çok selam aziz kardeş...