Kimse sağa sola çekmesin demek istediklerimi. Ve herkes bilip inansın ki “zaman” bir birimize uzak kalma zamanı değil. Zaman senin partin benim partim deme zamanı da değil. Ya da senin gurubun, benim gurubum deme zamanı da değil. Şimdi “bunca” gürültünün neden ne ola ki diye düşünme zamanı. Bunca gürültü bunca çığlık bunca ölüm bunca sürgün ne ola ki sahi?
Dünyada ne kadar firavun varsa, ne kadar Nemrut varsa, ne kadar Ebu-cehil, ne kadar Ebu-lehep varsa, ne kadar silah tüccarı varsa, savaş baronu varsa, ve ne kadar beyaz adam varsa hepsi sahnede.
Sahnede bütün katiller, bütün sömürgeciler, kandan beslenenler, ülkelerin yer altı yer üstü kaynaklarını sömürenlerin her biri sahnede. Afrika’yı Asya’yı soyanlar, insanları köle yapanlar ve bundan “asla pişman olmayanların” her biri sahnede şimdilerde. Ve hepsinin elindeki karanlık plan aynı. Plan bu ülkeyi bölmek, plan bu ülkeyi parçalamak, plan ümmetin boğazını sıkmak.
Ne kadar zalim, ne kadar şerefsiz ve izzetsiz varsa, merhamet yoksulu, vicdan yoksulu varsa, ne kadar sömürgeci devlet ve kişi varsa “şimdilerde” içimizdeki hainlerle iş birliği ederek “bu ülkeyi” batırmak istiyorlar, ülkenin altını üstüne getirmek istiyorlar. Var olan ve kalan değerlerini “bir-bir” yok etmek istiyorlar. Dinini imanını kitabını yok etmek istiyorlar. Camisiz ezansız “hatta” minaresiz kalsın istiyorlar. Şimdi siz bunu “bir Ak Parti meselesi mi” sanıyorsunuz. Siz bunu yalnız “Ak Parti” gitsin diye yapıldığını mı sanıyorsunuz sahi?
Ondan derim “şimdilerde, yani bu ateş ortasında, bu kurşun sesleri arasında “çocuk çığlıkları çocuk ölümleri arasında” kadınların annelerin feryatlarının yanı başında, ve babaların en utanç zamanlarını yaşadıkları şimdiki zamanda “kendimizi haklı çıkarmak adına” kendimizi aklamak, biz onlardan değiliz demek adına “şöyle böyle demeye, alçak bahanelere sığınmaya gerek yok.
Gerek yok “biz demedik mi?” demeye, biz söylemedik mi demeye böyle zamanlarda. Ve intikam duygularına yenik düşmeye de.
Yıkılmak istenen, parçalanmak istenen, bölünmek istenen bizim ülkemiz. Yani ümmetin ülkesi, hatta insanlığın ülkesi. Evet, bunu bilerek ve inanarak söylüyorum. Kalbimizi elimize alırsak görürüz bu ülkenin “insanlık ailesinin” tek sığınacak ülke olduğunu.
İnsaf edip anlayalım artık “yeryüzünde insanlığın evi” bu ülke. İyi ki bu ülke var. Ve iyi ki biz bu ülkede yaşayanlarız, bu ülkede oturanlar, bu ülkede soluk alıp verenleriz.
Eğer insanlığın ana yurdu diye “bir toprak parçası varsa yeryüzünde” işte orası bu ülkedir, orası Anadolu’dur. Orası İstanbul’dur, Konya’dır, Kahraman Maraş’tır, Gazi Antep’tir, Antalya’dır. İnsanlığın sığınacağı son kutsal evdir bu ülke “ve ümmetin” sığınacağı ana ocağı.
Yoksulların, yolda kalmışların, sürgün yemişlerin, evlerinden yurtlarından edilenlerin, kendi öz yurtlarından çıkarılanların, babaları yokların, anaları yokların, yetimlerin savaştan kaçanların, yarım kalmış kadınların, yarım ve yarınsız kalmış çocukların sığınacağı “kutsal evdir” bu ülke. Ve aç kalmışların, açıkta kalmışların kutsal evi.
Bundandır “yeryüzünün bütün zalimlerinin, bütün din düşmanlarının kitap düşmanlarının, Allahsız kişilerin, büyük şeytan Amerika’nın, Rusyalı ayının, ve içimizdeki şeytanların, nankörlerin, dinsizlerin imansızların “bu ülke” yıkılsın, bu ülke tarumar olsun, bu ülke parça parça olsun” diye,durmadan uğraşmaları, gece gündüz mesai harcamaları.
Batıda Doğuda ne kadar şerefsiz varsa, ne kadar izzetsiz varsa, dışarıda ve içeride ne kadar cani ve kana susamış kişi varsa, satılmış varsa, bu toprakların bu ezanların, bu camilerin düşmanı varsa “el birliği etmeleri” aynı dili kullanmaları, aynı oyunun oyuncuları olmaları bundandır.
Bundandır Amerika ve Rusya’nın aynı tezgahın içinde olması.
İran denen puştun Rusya ile yan yana durması bundandır. Birlikte öldürmeleri çocukları, birlikte öldürmeleri “annelerini” yine çocukların ve birlikte karar vermeleri “bir günde kaç kişinin ölmesi gerektiği konusunda” ya da kaç Müslüman’ın.
Daha nasıl anlatılır anlatılması gereken? Daha nasıl söylenir söylenmesi gereken? Yoksa şimdi ben bunları böyle dedim diye “beni de” bir yere yama mı yapmak istiyorsunuz? Boşuna yorulmayın başaramazsınız. Zira zaten hiç kimseye, hiçbir yere yama olmayacak kadar parça parçayız. Böyle olmazsak “bu kadar parçalanmazsak bu ölüm günlerinde, bu kadar acı duymazsak “ümmetin yarısının sürgün yediği, yarısının aç kaldığı günlerde” nasıl, ve hangi yüzle “biz Müslümanlardanız” deme edepsizliğini gösterebiliriz.
Son söz. Ve tekrar aynı söz. Bu Ülke insanlığın ve ümmetin sığınacağı bir kutsal ev. Kim “şimdiki zamanda” bu bilinci taşımıyorsa kalbini yoklasın. Yoklasın kalbini içinde merhamet ve vicdan var mı diye. Hatta iman var mı diye.