Dün gece yüreğim, çok küstahtı, sığmıyordum, şehrin sokaklarına. Bir ırmak gibi, sen akıyordun yüreğimden, Kudüs akıyordu. Ay köpüğü, sözler geçiyordu içimden, yolunu gözlediğim gemiler yoktu, ve dün gece hiç aldırmadım denizin hırçın dalgalarına, oturup yine sana masallar yazdım, içinde binlerce ölüm olan.
Ben var ya, sevdam, ben sensiz çok eskiyordum her gece, ve her gece sana masallar yazarak yeniden anlıyordum yaşadığımı. Şehrin kirli aşk artığı parklarından çiçekler toplayarak, bir kere daha yeniden tutunuyordum sabah ezanlarının kanatlarına.
Dün gece yine, sana masallar yazdım. Babasın yeni yitirmiş çocuk gibi boynu büküktü şehrin, boynu büküktü evlerin, ve yoktu evlerin pencerelerinde aydınlık, perdeleri kalkıktı, çocuk sesleri geliyordu bulutların arasından. Ay öfkeleniyordu gözlerinde şehrin, durmadan yanan bir ateşti yokluğun içimde. Kimsenin umurunda olmadı, umurunda olmadı denizlerin, ve ben her gece erteleyerek göz yaşlarımı, yokluğuna büyük ağladım hep.
Baba bıçağına teslim olan, İsmail olup, teslim olmuştum sensizliğe, ve her gece senin ayaklarındı ay karanlığında yüreğimde yürüyen.
Dün gece yine masallar yazdım sana, deniz mavisi şiirler koydum içine, utanmadım yenilgilerimi, kaybedişlerimi, korkularımı koydum, ellerimde biriktirdiğim yağmur damlacıklarından koydum, çocuk ağlamaları koydum, eksilen akşamlarımızdan koydum, bilmeden karanlığa yaslanan, şehir kızlarının göz yaşlarından koydum, ve biraz Nuri Pak dil eylemi, biraz da Şakir kurtulmuş hasreti koydum, Necip Fazıldan Sakarya şiirini koydum, okuyasın diye.
Akıl ettim, akşam türkülerinden, koydum mahkumların, tavşan kanı çaylarının kokusundan koydum, sabah namazlarının aydınlığını koydum. Dün gece sana masallar yazdım, içine sahipsiz memleketimin, yok olup giden toprağından koydum.
Dün gece sana, masallar yazdım, içinde memleket sevdası türküler olan, yalnız yağan yağmurlardan, en çok sabahları ağlayan kadınların göz yaşlarından, ve gurbet için yazılmış şiirler koydum. Bıçak yarası olan yüreklerden, annelerimizi ağlatan, uzun hava türkülerden, gurbete gelin giden kızların ağıtlarından, sensiz kalkan gemilerin hüznünden koydum.
Dün gece masallar, yazdım sana, içinde İstanbul olan masallar, içinde Osmanlı olan masallar, Fatih olan, Yavuz Sultan selim olan, korkmadım kimseden birazda Vahdettin koydum, ve biz senin yolunda olamadık, senin gibi direnemedik zalimlere, senin gibi yar bilmedik , zindanları diye, Said Nursi koydum.
Dün gece oturup, sana masallar yazdım, dilinden zalimlerin hiç anlamadı, anlamadığı sebatsız okçuların, anlamadığı kendilerine yeni mezhep edinenlerin, anlamadığı kendinden başkasını düşünmeyen kötü adamların, ve anlamadığı kara yürekli siyasetçilerin, anlamadığı oda başkanlarının, anlamadığı Ankara da oturanların. Dün gece sana, masallar yazdım, içinde Hamza yürekli sözler olan.
Evet dün gece oturup, sana masallar yazdım, gemilere sığmayan sözler koydum içine, En sevgilinin sözlerinden bohçaladım koydum, gül koksun yazdıklarım diye.
İstanbul kuşlarından koydum, kitap kokularından koydum, Sultan Ahmet camisinin aydınlığından koydum, dedemden kalan güzelliklerden koydum, güneşe bakarak ölen gelincik çiçeklerinden koydum, biraz öksürük şurubu koydum, şifalı ayetler koydum, ve yırtıp attığımız takvim yapraklarından koydum, geçen ve akıp giden ömrümüzün çokluğunu bilelim diye.
Dün gece masallar, yazdım. Korkmadım dedi kodu dan, en çok sensizlik koydum, buz kesmiş nefesimle, en çok senin adını yazdım satırlara, yalnızlığımı koydum, rüyalarımı koydum, şehrin merhamet yoksulluğunu koydum, savrulup giden hayatımızı koydum, sensizliğe kanayan yüreğimi koydum.
Çekinmedim günah pazarlamacılarından, önden ve arkadan yırtılan gömleklerimi koydum.
Dün gece&