Mehmet KAYA

Mehmet KAYA


BORALTAN KÖPRÜSÜ FACİASI

30 Mart 2017 - 00:03

Aslında facia kısmını yazmak zor oldu benim için... Çünkü fena ağrıyor insan olanın kalbi olanları hatırlayınca...E vet Boraltan köprüsü cinayeti, bu Ülkenin kalbini ağrıtan bir hadise... Ama sözümüz yok kalbi acı taşımayanlara... Ama bu ülkenin gerçek çocukları bu acıyı hiç unutmadılar, unutamadılar...
Unutursak kalbimiz kurusun diyenlerdi onlar, her zaman bu Ülke adına... Ama birileri "yani yüzsüzleri bu Ülkenin" unutuldu sanıyorlar olanları... Başka karanlık işleri gibi, bu da unutuldu sanıyorlar, ahali unuttu sanıyorlar, acılarını yüreklerine gömenler unutmazlar, bilmiyorlar bunu böyle olduğunu...
İkinci dünya savaşı sonları sene 1945... Rusların ve başındaki Stalin denen büyük  kafirin zulmüne dayanamayan bir gurup Azeri Türk'ü, öz kardeş bildikleri Türkiye’ye, sığınmaya karar verip yola çıkıyorlar... Yollarda  başlarına gelmedik zulüm kalmıyor, öle öle, eksile eksile, ölenlerini  göme göme, sonunda Aras Nehri’nin üzerinde bulunan Boratan köprüsünü (Iğdır) geçiyorlar, ve Türk karakoluna sığınıyorlar, kendilerini kurtuluşun kollarına attıklarını sanıyorlar... Nereden bilsinler başlarına ne geleceğini? Kardeşiz ya, aynı kavmin çocuklarıyız ya, nereden bilsinler Boratan köprüsü’nde  kurşuna dizileceklerini?
Artık kurtulduklarını, ve özgürlüğe kavuştuklarını sanan 146 Azeri Türk'ü son derece mutlu, ve sevinç içindedirler ilk anlar... Başta karakol komutanı, asker Mehmetçik bu kardeşlerini bağırlarına basarlar, onlarda büyük sevinç içindedirler, onlara yardım ettikleri için, onların ellerinden tuttukları, bir bardak çay ikram ettikleri için çok mutludurlar hepsi...
Sonrası cehennemden öte ateş... Sonrası zalimlerin pis yüzünü göstermesi... Zira karakol komutanın üstlerine yazdığı mektuba gelen şifreli cevap "tam anlamıyla" kara bir haberdir... Dayanılmaz bir yola çıkıştır o haber... Bir Türk’ün asla onaylayamayacağı, bir Müslüman’ın asla kabul edemeyeceği bir faciadır sonrası...
Denir ki,  gelen cevapta "karakolunuza sığınan o Azerileri derhal Sovyet yetkililere teslim edin... İlk anlarda bu işte bir yanlışlık olduğunu düşünen komutan, daha uzun bir mektupla yenden durumu izah eder... Çünkü aklı almıyordur, vicdanı kabul etmiyordur gelen cevabı "bu insanların öldürüleceğini bile bile" iade edilmesini de...
Komutan inanmak istemese de, Ankara'dan gelen emir kesindir... Karakol komutanının askerlerin yalvarışları Ankara'dakilerin kalbini yumuşatacak halde değildir... Derhal teslim edin, yoksa vatana ihanetten yargılanacaksınız... Vatana ihanet neymiş gördünüz mü? Mazlum insanlar ölüme gitmesin demenin karşılığı vatana ihanet... Ama ne edersin başta İnönü var, başta Cumhuriyet Halk Partisi var, yani şimdiki Halk Partisi anlayın... Kemal Bey’in genel başkan olduğu parti...
Neyse uzun etmeyelim... Azeri Türk kardeşlerin lideri durumundaki kişi der ki "Bizi siz kurşuna dizin, siz bizi öldürün" ama bizi Moskof'a teslim etmeyin... Öleceksek, Ay yıldızlı bayrağın dalgalandığı Anadolu topraklarında ölelim... Komutan göz yaşları içinde, askerler de öyle... Ama yapacakları bir şey yok, Ankara çoktan karar vermiştir, ve o insanlar iade edilmişlerdir...
Ama daha Boraltan köprüsünü yarılamadan Ruslar tarafından kurşuna dizilmiştir. Ama ağızlarında "yaşasın Türkiye" sözü dökülmüştür çoğunun ölürken… Şimdi bunları hatırlamak "Cumhuriyet Halk Partisi bu demek" bize bir görev değil mi, hele Kemal Bey’in kendini bir kurtarıcı gibi takdim ettiği bu günlerde....
Bizde bunu yapalım dedik...Bizde "unutursak kalbimiz kurusun" diyenlerdeniz, ne yapalım yani?
Demeyelim mi, biz bu partiden çok çektik diye? Anadolu insanı çok çekti diye demeyelim mi?
Selam olsun zalimlerden uzak duranlara...

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum