Aklımız düştü yine o karanlık günler...Yine hatırlamak durumunda kaldık kimi zalimleri, kimi karanlık adamları...Nedense o günlerin varlığını unutmak istiyor kimileri hatta başkalarına da unutturmak istiyorlar, nedense...Hiç unutmaması gerekenler unutmak istiyor en çok, veya yeni bir oyunun oyuncusu olmak istiyorlar...
Ama yazık ediyorlar kendilerine... Doğacak güneşe yazık ediyorlar... Sonra yarınlarına ülkemizin çocuklarımızın yarınlarına yazık ediyorlar...Bilgiye yazık ediyorlar, ve dinin buyruklarına...Kurumayan yaralarımıza, "dinmeyen gözyaşlarına kadınların" yazık ediyorlar...Ve her şeyi kendilerinin bildiklerini sanarak kendilerine yazık ediyorlar, söyledikleri her sözü doğru sanarak doğrulara yazık ediyorlar...
Farkındayım kimileri şaşıracak dediklerime, kimisi ne demek istiyor bu adam diyecekler...Yok, yok kimseye kendimi pazarlayan değilim, ve demiyorum söylediklerim mutlak doğru diye...Aslında Aziz Peygamberler dışında kimsenin söylediği hep doğru tam doğru değildir...Kim kendini yanılmaz sanıyorsa şeytanın yolundadır bizim inancımıza göre...
Hani diyorum, 28 şubat diyorum... Karanlık ve zalim günler diyorum... Zalim adamların, zalim kadınların kendilerini Tanrı sandıkları günler diyorum... Ogünleri ne tez unuttuk sahi diyorum... Demeyelim mi, sormayalım mı, o günleri ne tez unuttuk diye, veya unuttunuz? diye..
Sonra öğrenci kızlarımız, annelerimiz sonra...Köpeklerin sokulduğu ordu evlerine sokulmayan baş örtülü kadınlar sonra, hatırlamayalım mı? Süleyman Demirel... Kemal gürüz... Kemal Alemderoğlu... Nur Serter... Çevik Bir... Barolar birliği... Mimarlar odası, kimlerin tokadını yemedi bu millet? Unutalım bu tokat atanların kimler olduğunu?
Karargaha koşuşturan hakimler savcılar... Şimdi tarafsızlık deyip duranlar o gün onlara alkış tutanlar değil miydi? Anayasa mahkemesi üyeleri, nasıl da koşuyorlardı askerlerin yanına "en güzel kıyafetlerini" giyinmiş olarak..
Sonra Başbakan Muhterem Necmettin Erbakan'a "ana avrat küfür eden" Osman Özbek denilen paşa filan...Sonra Cumhurbaşkanı Demirel'in "paşa boşalma hakkını kullanmıştır" demesi...Unutalım mı, bunları? Neden unutalım, nasıl unutalım? Gördüğü zulmü unutur mu insan?
Kızlar yedikleri sopaları nasıl unutsunlar? Nasıl unutsunlar "baş örtülü oldukları için" oğullarının yemin merasimlerine sokulmayan anneler, o günlerin acısın? Unutulursa zalimleri af etmek manasına gelmez mi? Zalimlerin affını nerede söyler aziz kitap?
Sonra mı?
Sonra "sen benim kim olduğumu biliyor musun?" diyen Üsküdar Emniyet müdürlüğünde görevli komser'in, o kızı saçlarından sürüklemesi... Neden canınız sıkıldı bunları hatırlattık diye? Söyleyin hangi ceketi üstüme atacaksınız "bu da onlardan" diye? Kimlerden olabilirim, mesela?
Gelin yeni sözler edelim birbirimize, gelin yeniden inşa edelim kalbimizi yüreğimizi...Yalansız ve kinsiz sözler edelim birbirimize...Dinleyelim bir birimizi, anlamaya çalışalım yani...
Biliyor musunuz? Bu ülkenin kimi çocukları, o gün açılan yaralarına bakmaya utanıyorlar... Kendine ve nefsine yenilme zamanı değil...Kendi değerli sanma zamanı da...Değerli olan haktır, değerli olan adalettir, değerli olan bütün zalimlere zalimsin demektir...
Yol uzun, ömür kısa, ve yakın hesap günü...Daha ötesi sana kalmış....
Çok selam...