Oysa yüce elçinin hal diliyle duruşu, konuşması, ahlakı, insanlara yaptığı tebliğler, oksullara davranışı, yetimleri ile ilgilenişi,kadınlara olan tutum ve bakışı, ahlakı çalışması, komşularıyla olan ilişkisi, yaptığı cihat,harp meydanındaki duruşu,esirlere davranışı, her biri ayrı ayrı sünnettir.
Yani bir adamın Peygamberin bütün sünneti işliyor olması, onun bütün hayatını örnek alıyor olması ile mümkündür. Cebinden misvak eksik etmeyen adamın, merhameti ne kadar Peygambere benziyor, başka yanları ne kadar Ona benziyor, ne kadar ona benziyor yoksulun elini tutmakta, ne kadar Ona benziyor yetimi kollamakta, ne kadar Ona benziyor ekmeğini suyunu kardeşleriyle paylaşmakta?
Başkasının hakkına hukukuna ne kadar riayet ediyor, ne kadar kolluyor mazlumları, ne kadar karşısında zalimlerin, ne kadar Kur’an ayetleri hakim olsun istiyor sokaklara? Kim ne derse desin har yanımız dökülüyor aslında, her yanımız yara bere içinde, ve bu yaralarımızı Kur’an ayetleri ile sarmak işimize gelmediği için, çırpınıp duruyoruz batılın ve batılıların derin dehlizlerinde.
Neyse sözü yine alıp bir yerlere gider gibi oldum.
Hani bir defasında Allah Resulünün önüne esirler getirilmişti. Esirler arasında bir kadında vardı ve kaybettiği çocuğunu arıyor ve durmadan sağa sola koşuyor, ve gördüğü her çocuğu bağrına basıyordu. Ve sonra kendi çocuğuna kavuşunca sıkı sıkıya sarıldı, hatta göğüslerini çıkarıp emzirmeye başladı. Bunu gören Allah Resulü yanında bulunan ashabına “bu kadın bağrına bastığı bu çocuğunu ateşe atar mı?” Ashap “hayır ya Resulallah, asla atmaz” dediler. Bunun üzerine Aziz elçi “Muhakkak ki, Allah (c.c) kullarına bu kadının çocuğuna olan şefkatinden daha merhametlidir” buyurdu.
Merhamet sahiplerinin de Rabbi olan Allah (c.c) hunün kollarını cennete koyma veya cehenneme koyma gibi bir işin peşinde değiliz. Zira biliriz ki O kullarına merhametle muamele edecektir. Ve O asla adaletinden vazgeçici değildir.
Fakat hepimiz biliyoruz ki, yer yüzünde kul olarak bize düşen, cennette gitmekten ve cehennemden uzaklaşmaktan çok, Allah’ın dinini insanlara kardeşlik duyguları içinde anlatmak, ve insanları Kur’ana çağırmakla, yer yüzünün çok başka yerlerine dinin ulaşmasını sağlamakla, ve yer yüzünde haksızlığa ve zulme uğramış insanların yanında olmakla, zalimlere hayır demekle vazifeliyiz.
Ve asıl sorun burada ortaya çıkıyor.
Kendimizin uygulamadığımız şeyleri ahaliden istiyoruz.
Aziz elçinin himayenizde bulunan insanlara “yediğinizden yedirmediğiniz giydiğinizden giydirmediğiniz müddetçe Allah’a iman etmiş olmazsınız” buyruğu karşısında O Peygamberin varlıklı ümmetlerinden kaçı bu emre uyup, bu sünneti uyguluyor, kendinize bir sorun, ve sonra eleştirin benim yazıp söylediklerimi.
BENDE BU ÜLKENİN TARİHİNİ RESMİ TARİHİNİ OKUYARAK BÜYÜDÜM. BİLİRİM BENİMDE KİRLİ YANLARIM VAR.