Hidayet GÜLTEKİN

Hidayet GÜLTEKİN


ÂRİFLERİN SATRANCI

19 Aralık 2019 - 00:02

86.          Nübüvvet “İlhâm ve Keşfe Mazhar Oldum”
Allah’tan gelen tebliğ, Hakk’tan inen haber, meleğin getirdiği ilâhî bilgidir nübüvvet. Hâtemü’l-enbiyâ Muhammed Mustafa’nın (s.a.v.) getirdiği şeriat çerçevesinde, evliyânınkeşf ve ilham yoluyla Allah’tan aldıkları irfâna ve bilgilere umûmî ve mutlak nübüvvet denilir.
Nasıl ay, ışığını güneşten alıyorsa, tıpkı onun gibi umûmî nübüvvet de ışığı husûsî nübüvvetten alır, kaynağı odur. Rasûlullâh’ın (s.a.v.) sahip olduğu marifet, ilim, fazîlet ve kemâl onun vârisleri olan velîlerde gelişerek ve yayılarak devam eder. “İlmiyle âmil olan âlimler, ilâhî hükümleri tebliğ hususunda peygamberlerin vârisleridir”

87.          Velâyet “Rabbim İle Karşılıklı Sevgi ve Dostluk Hâlindeyim”
Muhabbet ve kurbtur (yakınlaşmadır) velâyet. Hakk’ın kulunu, kulun Mevlâsını dost edinmesi, Allah ile kulu arasındaki karşılıklı sevgi ve dostluktur velâyet. “Allah, müminlerin velisi, dostudur.” “Takvâ sahipleri Allah’ın velîleri, dostlarıdır.”
Kul ile Rabbi arasında husûsî bir durumdur velâyet. Kendisinin bilip başkalarının bilmediği, başkalarının bilip kendisinin bilmediği ve ne kendisinin ne de başkalarının bildiği veliler vardır. Veliler, görüldüklerinde Allah’ı hatırlatan kişilerdir. Allah, velilerine melekût âlemini, esmâ-yıilâhiyeyi, latîf olan kevne dönüşte seyrettirir.

88.          Melekût “Herşeyin İçyüzünü, Hakîkatini Anladım”
Bir şeyin iç yüzü, görünmeyen ciheti, hikmet tarafıdır melekût. Melekût âlemi, ruhlara ve nefislere mahsus gayb âlemidir. Eşyanın bir sureti, bir de hakîkatı vardır. Sûreti mülk ciheti, hakîkatı ise melekût cihetidir. İlmî bir yazının mülk ciheti harflerdir, melekûtu ise mânâsı. İşte o mânadır ki, yazarına “âlim” dedirtir. Yani yazının melekût ciheti ‘âlim’ ismine bakar, ona dayanır.
His kişiyi mülk âlemine, akıl melekût âlemine, aşk ise ceberut âlemine ulaştırır. Mülk, zıtlar âlemi, melekût uyumlu mertebeler âlemi, ceberut ise vahdet âlemidir. Mülk melekûtun, melekût da ceberûtun alâmet ve aynasıdır. Melekût âleminden kesif olan kevne dönüşte Nâsût âlemi vardır.

89.          Nâsût “Bedenimle Varlık Âlemindeyim, Ruhum Rabbimin Katında”
Nâsût, insanın beşerî (maddî), bedenî, zâhirî yönü demektir. Nâsût âlemi ile melekût âlemi arasındaki her safha şeriat, melekût ile ceberût âlemi arasındaki her safha tarikat, ceberut âlemiyle lâhût âlemi arasındaki her safha ise hakîkattır. Burada, yolcunun mülke dönüşü, sarkması ve inmesi tamamlanır. Yolcunun, geçmiş olduğu makâmlara bakıp, oralardan bilgiler ve sırlar aldıktan sonra mülk anlamına gelen Nâsût’a dönüşü sadece cismiyle olur. Fakat ruhu, hayatta olup, Rableri katında rızıklanan şehitlerin ruhları gibi olmuştur. Artık şehâdet âlemindedir.

90.          Şehâdet “Rabbimin İkramıyla Çok Şeyler Gördüm”
Duyularla idrâk edilen her şey şehâdet âlemidir. Gayb, Hakk’ın kendisinden değil senden gizlediği şeydir. Şehâdet âlemi, Allah Teâlâ dışında yaratılan, yaratılmayan veya yaratılıp da sonradan sûret ve ârâzlar gibi gaybahavâle edilen her şeydir. Şahâdet âlemi, Allah’a şâhid olunan âlemdir. Burası Hak ile kâim olan halk veya halk ile zâhir olan Hak hazretidir. Burada Allah kuluna, hiçbir mahlûkun aracılığı olmaksızın ve halktan hiç kimseye minnet duymaksızın gayb ve şehâdet âlemlerini gösterir. Bu üstün hâlleri kendinden bilir, kendini beğenirse gurura kapılır.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum