60. Ateş “Gönlüm Sevgi İle Dolu”
Aşk bir ateştir, düştüğü yeri yakar, volkan hâline getirir yüreği, dil ve gönül çağlar olur: Dağlar ile taşlar ile, çağırayım Mevlâm Seni, seherlerde kuşlar ile, çağırayım Mevlâm Seni. Gök yüzünde Îsâ ile, Tûr dağında Mûsâ ile, elindeki âsâ ile, çağırayım Mevlâm Seni. Derdi öküş Eyyûb ile, gözü yaşlı Yakûb ile, ol Muhammed mahbûb ile, çağırayım Mevlâm Seni. Bu aşk ve şevk hilim sahibi kılar insanı.
61. Hilim “İncitmiyor ve İncinmiyorum”
Sabırlı ve hazımlı, akıllı ve ağırbaşlı olmaktır hilim. Beşerî ilişkilerde bağışlayıcı, hoşgörülü ve uygarca davranmayı sağlayan ahlâkî erdemdir hilim. Kimseyi incitmez, kimseden de incinmez hilim sahibi. Evvel gelmeyene gider, zulmedenleri affeder, vermeyene verir matlubu dîdâr, kötülüğe iyilik gerek. Dövene elsiz gerek, söğene dilsiz gerek, derviş gönülsüz gerek, sen derviş olamazsın. Doğruya varmayınca, mürşide ermeyince, Hakk nasip etmeyince, sen derviş olamazsın. Derviş olmak için kâmil mürşide varmak vaktidir artık.
62. Kâmil Mürşid “Hamdolsun, Rehberime Kavuştum”
(10. Ok - Bekâ Billâh’a yükseliş)
İrfan sahibinin, insanları Allah’ın yoluna sevketmesidir irşâd. İrşâd eden kimseye de kâmil mürşid denir. İrşâdın zıddı idlâl, yani saptırmaktır. “Her kavmin bir yol göstericisi vardır.” “Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle davet et ve onlarla en güzel şekilde mücâdele et.” Kâmil mürşidler, Hakk’ın kullarını Fahri Kâinât’a (s.a.v.), oradan da Zât-ı Kibriyâ’ya, Bekâ Billâh’a ulaştırırlar. Kâmil mürşid, gönül bahçesinin bahçıvanıdır. Gel ey kardeş, Hakk’ı bulayım dersen, bir kâmil mürşide varmasan olmaz, Rasûlün cemâlin göreyim dersen, bir kâmil mürşide varmasan olmaz. Bekâ Billâh’a ulaşmanın olmazsa olmaz şartı ise, kâmil mürşide teslimiyettir. Mürşid-i kâmile intisap edip itaat etmemek, kendi inandığını ve bildiğini yapmak, zâtî itikattır.
63. Zâtî Îtikât “Zannımca Hareket Ediyorum”
Doğruluğuna aklen ve kalben kararlı olmak, gönülden tasdik ederek inanmak, zihnin kesin olarak hüküm verdiği şeydir îtikât. Hâlini ve kâlini beğenen, daha iyi olduğunu düşünen birisi için itaat etmek, birisine tâbi olmak züldür, nefse ağır gelir. Lâkin insan her ne kadar bilse de, bilmediğinin câhilidir. Kadılar, mollalar cümle geldiler, kitapların hep bir yere koydular, sen bu ilmi kimden aldın dediler, bir kâmil mürşide varmazsan olmaz. Kendi bildiğine inanan, zaman kaybeder, bildiği ile güzel ameller işlemeye devam eder.