42. Latîf Ses “Ruhum Huzur Buldu”
İnce, güzel, yumuşak, gizli ve derin anlamlarında olan latîf ses, ruhun derinliklerinde cereyan eden Rabbânî bir hâtiftir ki, muhâtabına ulvî lezzetler sunarak onu hareketlendirir ve coşturur. Emâneterâzı olanın duyu organları inşirah bulur, açılır. Daha önceden duymadıklarını, duyamadıklarını gönül kulağı ile duymaya başlar ve duyduklarından ilâhî zevkler alır. Duyduklarını en güzel şekilde yaşamak, hayatına geçirmek, yapmak ister. Hastalık, sakatlık gibi çeşitli nedenlerden dolayı, istediğini gereği gibi yapamaz, darlanır ve kederlenir.
43. Keder “Vazifemi Gereği Gibi Yapamadım”
Gam, ızdırap, elem, dert, sıkıntı ve hüzündür keder. Ölüm, hastalık, fakirlik, fitneler, felâketler, ayrılık, mecburen yer değiştirme gibi önlenemez olaylar kedere garkeder insanı. Kimsenin yardımı dokunmaz olur ve kederini Hz. Yakub (a.s.) gibi Allah’a açar: “Üzüntümü, dolup taşan derdimi, kederimi yalnızca Allah’a arz ederim” Allah’ın dünyayı ağyârın mahalli ve kederlerin madeni yapmasının sebebi, çok sevdiği kulunu ondan vazgeçirmek ve el çektirmektir. Böylece bütün varlığıyla Allah’a yönelir insan, hakîkî aşka erişir.
44. Hakîki Aşk “Kalbim Allah’ın Sevgisi İle Dolu”
Sevginin son mertebesi, sevginin insanı tam olarak hükmü altına alması, varlığın aslı ve yaratılış sebebidir aşk. İnsan kalbindeki sevgiye hâkim olur, ama kalbindeki aşk ise onun hâkimiyeti altına girer, irâdesi elden gider. Neyi aşırı seversen onun kulu olursun! Oysa Allah, senin başkasına kul olmanı istemez. “Müminlerin Allah’a olan sevgileri ise her şeyden daha ileri ve daha kuvvetlidir.” Şeytan ve nefis, hanımı, çocukları, malını ve mülkünü gözünün önüne getirir insanın ve “Bunlar ne olacak, bunlara olan sevgini ne yapacaksın. Bütün bunları bırakıp sen hakîkî aşk ile Allah âşığı olamazsın” der insana. Rasûlullah’ın (s.a.v.), Hz. Ali (r.a.) ile sevgi adına yaptıkları konuşmalarını unutur ve nefsine, şeytana kulak verir, haklı görürse harabelere düşer.
45. Harâbeler “Nefsim Peşimi Bırakmıyor”
(6. Kanca - Kötü Ahlak’a düşüş)
Kalbin sadece bir yönü vardır. “Allah hiçbir adamın içinde iki kalp koymamıştır.” Bu tek yönle Mevlâsına yönelen, diğer her şeyden yüz çevirmiş ve gerçekten Allah’ın kulu olmuş olur. Kişi eğer hevâsına yönelirse, Mevlâsından yüz çevirmiş ve başkasına kul olmuştur. Allah’tan ayrı kalmak vicdanı rahatsız ve huzursuz eder ve herşeyin kendisini Allah’tan alıkoyduğu zannıyla hareket ederek, her şeyi kötü görür ve onları söküp atmak, kurtulmak ister insan. Zâhirle bâtın dengesini yitirir. Elindeki imkânları kaybeder, harab eder, fakir düşer, göğsü daralır ve ahlâkı kötüleşir. Kötü ahlâk kancası kendisini yakalar. Burada oyalanmaz, kendini toparlarsa Mahvda mahvolmak vardır sırada.
46. Mahvda Mahvolmak “Kalbim sadece O’na Âit Olmalı”
Bir şeyin eserini, izini tamamen silmek, yok etmektir mahv. Kavlen, fiilen ve sukût edilerek ikrâren yapılan her şeyde nefse ve hevâya göre müdâhil olmak, sâfiyeti zedelemek ve bozmaktır. “Deme niçin bu böyle, yerindedir o öyle, bak sonunu sabreyle, görelim Mevlâ neyler, neylerse güzel eyler.” Steril olabilmek ve olması gereken gibi olayları sevk ve idâre etmek mahviyettir. Böylece nefsin hazları ve arzuları Allah’a âit haklara döner ve o da onları Allah’ın emrine ve O’na duyduğu sevgiye uyarak yerine getirir. Mahviyet, herşeyin net görülmesi ve anlaşılmasına vesile olunca akıl kemâle erer.