Bu yazı sadece meraklısı içindir…
On bir yol arkadaşı bir Cuma vakti, hayatın ve ölümün sahibine divan durmak için yürüdü.
Edirne 2
Mimar Sinan’ın 80 yaşına yaptığı ve “Ustalık eserim” dediği anıtsal yapının önündeyiz. İnanın nefesimizi kesen bu Başyapıt için ne söylense az ne anlatılsa eksik. Bırakınız Osmanlıyı Dünya mimarlığı açısından bir Başyapıt olan bu ihtişamın karşısında gözlerimi alamıyorum.
İkinci Selimin emri ve hazinesiyle ümmeti Muhammede vakfedilen, bu Camii şehrin her yerinden 4 minaresiyle sizi kendine çağırıyor. Mimar Sinan’ın sadece bir mimar olduğu düşünenler onu tanımayanlardır. O bir cevre mühendisi, şehir planlayıcısı, bir matematik dahisi velhasılı İlim ve imanın zirvesini temsil edendir desem hakkını iade etmiş olabilmeyi umarım.
Mimari özelliğiyle Ayasofya’yı geçen Sinan sadece muhteşem bir eser ortaya koymamıştır aynı zamanda tüm Hıristiyan alemine cevapta vermiştir. Sadece bu özelliği için bile tüm okullarımızda okuyan öğrencilerimiz Edirne Selimiye Camiine götürülmelidir. Hele hele üniversitelerrimizin mimarlık fakültelerinde okuyanlar zorunlu tutulmalıdır.
Camiide bulunan bir zütun için Mısır hazinesinin tamamı kadar para harcandığının rivayet edildiği, Selimiyenin tamamlanabilmesi için Kıbrıs’ın fethinden elde edilen ganimetin tamamının buraya aktarıldığı Kıbrıs’ın her şeyiyle bu muazzam yapıya feda edildiğide konuşulan bir başka hakikattir.
Minarelerine ayrı ayrı yollardan çıkılması ayrı bir deha ve mimari bir zerafettir.
Bu güne kadar gördüğüm bütün mekanlardan daha ihtişamlı bu mekanın, İkinci Selim’le Koca Sinan’ı ölümsüzleştirdiği söyleyebilirim. 1575 yılından günümüze her Cuma ruhlarına duaların edildiği bu güzel mekanda divana durmak, Allah’a secde etmek biz günahkarlarada nasib oldu.
Sizler adına payitahttan payitahta bir umut olan yolculuğumuzu anlatmaya yol hikayesi sevenler için yaşamaya ve paylaşmaya devam edeceğiz.