“Küreselleşme ile Dünya bir köy haline geldi” ezberinin sonunu yaşıyoruz. Milenyumla başlayan “küreselleşme” çılgınlığı duvara tosladı. “Piyasa her şeye kadirdir” ezberinin de sonu olan kapitalizm çöküyor.
Hızla yeni bir yapılanma manevrası içerisine giren Dünya rol model olarak Türkiye’yi inceliyor. Devlet kontrollü piyasa gerçeği son 30 yılımızın ilahi, sözcüğü “küreselleşmeyi” yerle yeksan ediyor. Küreselleşme yerini, ulusal korumacılığa, kapitalist devlet müdahaleciliğine, hatta adım adım devletçiliğe bırakıyor.
Kapitalizmden başka hiçbir alternatifin kalmadığına iman eden kimi ekonomistler şimdi görüyorlar ki kapitalizm bu türünün sonuna gelmiştir.
“Sermayenin en büyük engeli yine sermayedir” önermesiyle Karl Marks’ı yeniden hatırlıyorum. Çöküntüye uğrayan kapitalizmdir. Ters dönmüş bir kaplumbağanın hali gibi debelenmektedir.
Küresel büyüme balonuyla petrol 147 doları görmüştür. Temmuz 2008 de 147 doları gören petrolden sonra rüzgâr dönmüş ve dib yapmıştır. Burada kaya gazı enerjisi ve felaket senaryoları devreye sokulmuş ve neticede 2016 yılında 40 doların altına düşen bir dalgalanma yaşanmıştır. 2008 den 2016 ya yaşanan süreçte dinamik güçler ekonomilerini yaşatmak adına yeni savaşlar üretmişlerdir. Bu Ortadoğu ve Arap Baharının anayasası kabul edilmelidir. Tabi Rusya’yı yok etme planının en önemli ayağı olarak da görülebilir. Başarılı olmuş mudur? Realitede Evet ama beraberinde getirdikleri planlamanın eksen kaymasıdır. Yani hedef tutturulmuş ama sonuç elde edilememiştir. Enflasyon paniği yerini deflasyon paniğine bırakmıştır. Rusya sarsılmış yıkılmamıştır. Ortadoğu da vaziyet ise biraz daha karmaşıktır.
Vahşi kapitalizmi yaşatmak için bankacılık sektörü başta olmak üzere aracı kurumlar, finans şirketleri, ve sigorta şirketleri yeniden yapılandırılmış ama bunlar sadece kaçınılmaz sonu geciktirmektedir.
Şunu, uyanan bütün Ortadoğu coğrafyası ve Dünya bilmektedir ki; her savaş aynı zamanda kapitalizmin yaşam kaynağıdır. İkinci Dünya savaşından sonra Almanya ve Japonya’nın yeniden inşası gibi iç savaşlarla tarumar edilen Arap Baharının yaşandığı coğrafyadaki izler ve hatta sıfır noktamızda bulunan ata yurtlarımız Irak ve Suriye’de ki savaş ve iç savaşının dayanaklarından bir tanesi yıkım politikasıdır. Savaşla beslenen kapitalizm yıkımla tatlısını yiyecektir. Bu büyük yıkımlar kapitalist ülkeleri bir yüz yıl daha yaşatmanın gayretidir. Irak ve Suriye’nin yaşama döndürülmesi ve inşası ancak Türkiye’nin eliyle olabilir.
Biz Türkler işgalci olmadığımız için, mazlumların kanı ve malı üzerine saadet kurmadığımızdan dolayı, sermayelerimizi ve milli servetimizin büyümesi için Rusya ve Gürcistan’ı işaretleyerek her alanda iş yapmalıyız. Milli ekonomisi güçlü Türkiye tüm Dünya mazlumlarının sığınacağı emin bir liman olacaktır.