Hattat Necmi Atik'in eserlerinden bir tanesi olan ‘99 SORUDA KUR'AN-I KERİM' isimli eserini takdirlerinize sunuyorum. İstifade etmeniz temennisi ile... ( [email protected] )
Kur'an-ı Kerim nazil olduğu zamandan günümüze, bin dört yüz senedir cinlere ve insanlara:
"Eğer kulumuza indirdiğimiz (Kur'an) dan şüphe içinde iseniz, haydi, hemen onun benzerinden bir sure getiriniz, eğer (iddianız-da) doğru kimseler iseniz, Allah dışında tanıdıklarınızı da yardıma çağırınız".
"Ama eğer şimdiye kadar (bunu) yapamadınızsa, bundan böyle de asla yapamayacaksınız demektir; o halde yakıtı insanlar ve taşlar olan, inkar edenler için hazırlanmış ateşten sakının." mealindeki ayetlerle meydan okumaktadır.
Netice de: Kur'an; " (Habibim ya Muhammed) De ki; "Yemin olsun, eğer insanlar ve cinler bu Kur'an'ın bir benzerini getirmek üzere bir araya gelseler, birbirlerine yardımcı da olsalar, (yine) onun benzerini getiremezler" mealindeki âyetin açıkladığı üzere, bütün insanları ve cinleri taklidinden aciz bırakmış ve hepsi hayretle dinleyip belagatına secde etmişlerdir.
O zamanın insanları, dile oldukça hakimdiler. Allah Rasulü'nün (sav) getirdiği Kur'an-ı Kerim, her şeyden evvel bir lisan mucizesiydi ve Araplarda da o zaman en yaygın olan sanat, dil ve edebiyattı. Muallaka şairlerinde de görüldüğü üzere, adeta gerçek söz sultanları o dönemde yaşamıştı. Ancak, Kur'an-ı Kerim karşısında dilleri tutulan bu dil ve beyan üstatları, kalemlerini kırıp secdeye kapanmışlardı. Bunlardan biri olan Hansa, başlı başına bir şiir üstadıydı.
Cahiliye döneminde ölen kardeşi Sahr için söylediği mersiye, öylesine güçlü ve içtendir ki, hala son derece etkilidir. Hansa, şiir ve söz söylemede öylesine mahirdir ki, kafirleri hicvedip gerekli cevaplarını verip İslam'ı yücelttiği için, Allah Rasulü (sav) "Allahım! Onu Ruhu'l-Kudüs'le destekle" diye dua ettiği Hasan bin Sabit'in (ra) cahiliye döneminde söylediği dört mısra- lık bir şiirinde sekiz yanlış bulmuş ve bir söz üstadı olduğunu ortaya koymuştu.
İşte böylesine söz sultanı Hansa, Kur'an-ı Kerim'in mucize sözleri karşısında şiir söylemeyi terkederek, kendisini Kur'an-ı Kerim'in at-mosferine bırakmıştır. Sadece o değil, o dönemin insanları, büyük ço-ğunluğu itibariyle söz ustaları ve söz sultanlarıydı. Kur'an-ı Kerim kar-şısında sözleri basit kaldığı için söz söylemeyi bırakıverdiler.
Öyle ki, Kur'an'ın indirilmeye başlandığı dönemde gurur kaynakları olan büyük şairlerin altın ile yazıp, Kabe duvarına astıkları Muallakat-ı Seba (yedi askı) adındaki en meşhur şiirleri indirilmiş, hükümler kal-dırılmıştır. O kadar ki, meşhur şair Lebid'in kızı babasının şiirlerini Kabe'nin duvarından indirirken :" Ayetlere karşı bunların kıymeti kalmadı" diye de itiraf etmiştir.