Hattat Necmi Atik'in eserlerinden bir tanesi olan 'Ariflerin Satrancı' isimli eserini takdirlerinize sunuyorum. İstifade etmeniz temennisi ile...
ARİFLERİN SATRANCI NASIL OYNANIR?
Ariflerin Satrancı, kişinin nefsine bir aynadır ve hayatında karşılaşacağı durumlar ile alâkalı bilgisini ve ne yapması gerektiğini test etmesidir.
Ariflerin Satrancı en az iki kişi ile oynanır. Oyuncular kendi aralarında anlaştıkları kişi ile veya herkesin topacı çevirmesi sonucu en yüksek rakamı çeviren oyuncu ile oyuna başlarlar. Oyuncu sıralaması, topaçta çıkan büyük sayıdan küçük sayıya doğrudur. En yüksek sayıda eşit olanlar tekrar topacı çevirirler. En yüksek rakamı çeviren oyuncu piyonunu ilk hane olan “Yokluk” kavramı cümlesi üzerine koyarak oyunu başlatır ve “Yokluk” kavramını diğer oyunculara açıkladıktan sonra topacı diğer oyuncu çevirir ve gelen rakam üzerine piyonu koyar. Piyon hangi kavramın üzerine gelmiş ise, oyuncu o kavram hakkında arkadaşlarına bilgi verir.
Herkes kendisine gelen sayı kadar hane sayarak ilerler ve ilerlediği hanenin kavramını açıklar. Daha önce açıklanan hâneye piyonu gelen başka bir oyuncunun o hâneyi tekrar açıklamasına lüzum yoktur, lakin dilerse açıklama yapabilir. Aynı hâneye denk gelen oyuncular birbirlerini dışarı atmazlar, aynı hânede birden fazla oyuncu olabilir.
Topaçta çıkan sayı kancalı hâneyi gösterirse, oyuncu kanca zincir ucunun bulunduğu haneye düşer ve oyuna o hâneden devam eder. Topaçta çıkan sayı okun bulunduğu hâneyi gösterirse, oyuncu okun ucundaki hâneye yükselir ve oyuna o hâneden devam eder. Kancaya takılıp düşen niçin düştüğünü, ok ile yükselen niçin yükseldiğini arkadaşlarına anlatır ve açıklar.
96 ilâ 100 hâneleri arasında bulunan oyuncu, çevirdiği topaçtaki sayı kadar ilerleyeceği için, topaçtaki sayı 101. hânenin ilerisini gösteriyorsa, o el oynayamaz, 97 ilâ 101. hâneleri gösteriyorsa piyonu o hâneye koyar. Kendisine sıra geldiğinde 101. hâne gelene kadar da oyuna devam eder. Son hâne “Visâl-i Hakk” tır. Son hâneye ilk ulaşan kişi oyunu kazanmış olur.
Ariflerin Satrancı’nda +10’u oynayan oyuncular, bulundukları hâne hakkında herhangi bir açıklamada bulunmadan, sıra kendilerine geldikçe topacı çevirerek oyunlarına devam ederler ve 101. hâneye ilk ulaşan oyunu kazanır.
YOLCUNUN YOLCULUĞU
Tanıyan, bilen, vâkıf ve âşinâ olan, halden anlayan mânâlarına gelen ârif, Allah’ın bütün isim ve sıfatlarıyla kendisinde tecellî ettiği insan-ı kâmildir. Ariflerin Satrancı, güzel ahlaklı insanları yetiştirmek için tasarlanan ve yüzyıllardır çeşitli toplumlar tarafından oynanan bir oyundur.
17 Ramazan 560/28 Temmuz 1165 tarihinde Endülüs’ün güneydoğusundaki Tüdmîr (Teodomiro) bölgesinin başşehri olan Mürsiye’de (Murcia), hâlâ günümüze en parlak şekilde ışıklar saçan ve adı Muhyiddîn Muhammed ibnü’l-Arabî olan bir güneş doğmuştur. O öyle bir hakîkat ve marifet eridir ki, onun görüşlerini takdir edenler onun tasavvufta otorite oluşunu kendisine “Şeyhu’l-Ekber” (en büyük şeyh), İslâmî ilimlerde müceddid oluşunu ise “Muhyiddîn” (dînî ihyâ eden) lakaplarıyla ifâde etmişlerdir.
İbnü’l-Arabî, bütün eserlerinde mârifetullahı ilimler dairesinin merkezine almış ve bu noktadan hareketle hakîkate dâir ilimlerin (ilm-i hakāik) çeşitli konularına açıklamalar getirmiştir. İbnü’Arabî’nin Tasavvuf, tefsir, hadis, fıkıh, tarih, ilm-i havâs gibi çok geniş bir alanda yazmış olduğu yüzlerce eserinin hareket noktası hep “mârifetullah”tır.
Mârifet “kalbin Allah’la olan hayatı”, “Allah’ı sıfat ve isimleriyle tanıyanın niteliği”, “birbirini izleyen nurlarla Hakk’ın kalplere doğması”, “ilâhî bir na‘t / vasıf”, “kalbe atılan bir nûrla iç aydınlığa kavuşma hâli”, “kalp gözüyle ilâhî gerçekleri görmek”tir.