Hidayet GÜLTEKİN

Hidayet GÜLTEKİN


ÂRİFLERİN SATRANCI

13 Kasım 2019 - 00:03

Hattat Necmi Atik'in eserlerinden bir tanesi olan 'Ariflerin Satrancı' isimli eserini takdirlerinize sunuyorum. İstifade etmeniz temennisi ile...

Kişi oyun oynarken sadece büyüklerinden gördükleri ya da sosyal öğrenme yoluyla edindikleri bilgileri oyuna aktarmakla kalmaz, kendilerini deneme ortamı da oluşturur ve oyuna kendisine dair şeyleri de katar. Kişi çevresiyle olan yaşantısını ve kendisinde olanları oyuna yansıtır.
Oyun, ilk etapta insanın temel biyolojik ve ruhsal ihtiyacı olan eğlenmenin, mutlu olmanın ve üzüntüden kurtulmanın yolu olarak düşünülmektedir. Oysa oyun salt bir eğlence ve boş zaman aktivitesinden öte, eğitim ve öğretimin sağlıklı bir şekilde yapılabilmesi için de büyük bir önem taşımaktadır.

Çünkü öğretmen-öğrenci ilişkisine dayalı olması ve öğrencinin pasif dinleyici rolünü üstlenmesi sebebiyle okullarda verilen eğitim sıklıkla soyut, çabuk unutulan ve hayata tatbik edilemeyen bilgilerle ilişkilendirilmektedir. Özellikle teknolojinin artışıyla ortaya çıkan bilişim toplumu, eğitimin zaman ve mekândan bağımsızlaşmasını ve hayat boyu eğitim ve öğrenim olgusunu ortaya çıkarmıştır.

Öğretici merkezli ve soyut eğitim metodunun yetersizliği de bu süreçte daha kolay anlaşılmıştır. Bu nedenle, uzmanlara göre eğitimin kalitesi öğrenciye öğrenmeyi sevdirmekle artmaktadır. Bu noktada da oyunun eğitimdeki yeri ve önemi ortaya çıkmaktadır.
“Çocukların bedensel, zihinsel ve psikolojik gelişimine olumlu katkı sağlayan, güven kazanma, uyum sağlama ve gözlem yapma yetisini geliştiren etkinlikler” olarak ifade edilen eğitsel oyunlar, öğrenme edinimlerinin devamlı ve sıkılmadan tekrar edilmesini sağlamaktadır.
Öğrenciler oyun içerisinde deneyim kazanarak, deneyimlerini doğal ve eğlenceli oyun ortamında işleme fırsatı bulur. Çocuklar, doğaları gereği çoğu etkinlikte sıkılabilirken oyun içerisinde sıkılmadan yeni şeyleri yapabilmektedir.

Öğretimi hedeflenen konu içeriğine ve hedef kitlenin özelliklerine uygun formatta tasarlanacak eğitsel oyunların oluşturacağı çok uyaranlı renkli ve işlevsel öğrenme ortamlarının öğrencilerin sağlıklı gelişimine ve akademik başarılarına katkı sağlayacağı söylenebilir.
Nitekim Sutton ve Ford (1933), Lieberman, Vallach ve Kogan (1965) ve Smilansky (1986) gibi birçok bilim adamı tarafından oyun ortamında yetişen çocukların aktiflik, etkili ve düzgün konuşma becerisi ve kelime hazinesinin gelişimi açısından oyun ortamı dışında yetişen çocuklara göre daha başarılı oldukları bilimsel olarak kanıtlanmıştır.

Bu bilgiler doğrultusunda, çağdaş eğitim sisteminde eğitimcilerin esas görevleri, çocuklara bilginin aktarılması değil, çocukların öğrenme yolculuklarında rehberlik görevini üstlenmek ve çocukların öğrenmeyi öğrenmelerini sağlamaktır. Bu bağlamda:
•             Öğrenciler oyun ile aktif olma ihtiyacına bağlı olarak biriken enerjilerini boşaltırlar.
•             Oyun ile çeşitli becerileri belli kurallara bağlı olarak öğrenirler.

•             Oyun ile farklı rolleri oynama fırsatı bulunduğu için öğrenciler ilerideki yaşamlarına hazırlanma fırsatı bulurlar.
•             Oyunlar aynı zamanda öğrencilerin çeşitli stres vb. gerginliklerden kurtulmalarına, eğlenerek öğrenmelerine katkı sağlar.
Bu bağlamda oyun, öğrenciler için gelişimin bir parçası olarak düşünülmeli ve eğitimcilerin unutmaması gereken bir gerçek olarak eğitim ve öğretim faaliyetlerindeki yerini almalıdır. Eğitim sisteminde öğretmen, bir oyuncu değil, çalıştırıcı/teknik destek saylayan bir yönlendirici gibi görülmektedir. Ancak çocukların oyun oynama yoluyla öğrenmeyi öğrenebilmeleri, öğretmenlerin hem ders esnasında hem de ders haricindeki zamanlarında oyunları kullanmalarının önemini arttırmıştır.

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum