Döviz kurlarındaki aşırı artışlar tarım ürünlerine de yansımaya başlayınca tepkilerde yükselmeye başladı. Pazarlardaki, marketlerdeki sebze ve meyvelerin fiyatlarındaki yükseklik haklı olarak tepki çekiyor. Son zamanlarda bazı sebzelerin ve meyvelerin fiyatları geçtiğimiz yıla göre tabir yerinde olursa cep yakıyor.
Peki, bu fiyat artışı sadece döviz kurlarına mı bağlı? Elbette hayır. Döviz arttı diye çiftçinin ürettiği sebze veya meyvenin üzerine fiyat ekleme şansı hiç yok. Dün yoktu bugün de yok, bu gidişle yarında olmayacak. Sebeplerinden bahsetmeye çalışalım.
Yaz aylarının başından beri ülkemizin farklı bölgelerinde şiddetli dolu yağışları, yağmur, metrekareye düşen aşırı yağmur nedeniyle sel felaketleriyle karşı karşıyayız. Misket büyüklüğünde dolu elmaya, eriğe, üzüme, açık alanda yetiştirilen sebzelere zarar verdi. Bu da verimi olumsuz etkilediğinden ister istemez fiyatlara yansıdı. Bunu gözden kaçırmayalım.
Geçtiğimiz yılın aksine bu yıl ihracat miktarımız daha fazla. 2017 yılı Ocak-Eylül arasında bitkisel ürün ihracatımız yaklaşık 10 milyar dolar, yaş sebze-meyve ihracatımız 1,3 milyar dolar iken, 2018 yılı aynı dönemde bitkisel üretim 10,6 milyar dolar, yaş sebze-meyve ihracatımız 1,5 milyar dolar. Az da olsa bir artış söz konusu. Tarım başlığı altında ise bu yıl 2 milyar dolar fazlalık var. İhracatın olması demek, iç piyasada fiyat artışı var demektir.
Fiyatlar üzerinde aracıların yüksek kar heves kârlılıkları da var. Ancak bu yeni bir durum değil. Geçmişten günümüze devam eden bu sorun bir türlü çözülemedi. Bu yıl sorunların birleşmesiyle daha çok etkisini göstermeye başladı. Yeterli denetimler yapılamadı. Fark edilen sorunların üzerine gidilemedi.
Piyasaların yükselmesinde fırsatçıların da etkisini fark etmek gerekiyor. Aslında bu da yeni bir sorun değil. Kesin olan vakit kaybetmeden denetlemenin yapılması ve gerekli yaptırımların uygulanması gerektiği.
Yapılan denetlemelerle ilgili bazı eksikliklerin olduğunu görüyorum. Denetlemeler bana göre tarım sektörünün her kademesinde yapılmalı. Sadece tüketicinin ürün aldığı yerde yapılan uygulama sorunları çöz(e)mez. Pazarcı esnafı fırsatçılık yapsa da bir yere kadar. Pazarcının tezgâha ürünü koymak için aldığı komisyoncu, tüccar, pazarcı her kimse bunlar da denetime tabi olmalı.
Gıda ürünleri vatandaşlarımıza ulaşana kadar gereksiz ücretlendirmeler ya da gereksiz aracılar piyasa dışına çıkarılmalı. Bu ürünler bir toptancı halinden çıkıp bir diğerine giriyor. İster istemez fiyata etkisi var. Hallerden almayıp doğrudan üreticiden alanlar da aynı fiyata satıyor. Denetleme ve çözüm var mı?
Fiyat artışlarıyla ilgili çiftçilerimizi ilgilendiren kısım ile ilgilenenler var mı? Bana göre asıl sorunlar burada yarıyor. Tarımsal girdi teminlerinde sadece zirai ilaç, tohum ve gübre bayilerinin denetlenmesi de sorunu çözmüyor. Bayilerin ürün aldığı firmaları denetlememiz gerekiyor. Bayilere ulaşana kadar fiyatlar zaten artıyor, onlar da kar koyuyor, daha da yükseliyor. Fırsatçılık yapanları yok mu? Var tabiki…
Tarımsal girdilerden ilaçlar ve gübrelerin %90’ı ithal ediliyor. İster istemez fiyat artışları meydana geldi. Bazı ürünlerdeki artış %50-60, bazılarında bu oran%100’leri aşmış durumda. Bu artışlar neye göre yapıldı? İthalatçı denetleniyor mu?
Şuanda ithal edilen bazı girdilere ulaşılamıyor. Türkiye’ye getirilmedi mi, getirilemiyor mu? Ya da bu ürünler piyasada az olsun karlı olsun mu deniliyor? Ürünlerin isimlerini yazabilirim. Fakat maksadım hedef göstermek yerine denetimin layıkıyla yapılmasına katkı koymak.
Aslında konunun üretici kısmını kimse dillendirmiyor, gelen büyük sorun yumağına nasıl çözüm bulacağız akıl yorulmuyor. Üreticiler, döviz kurlarındaki artışlara bağlı olarak daha pahalı tarımsal girdileri esas olarak şimdilerde kullanmaya başladı. Üretim maliyetleri çok yükseliyor. Eğer üreticiler artan girdi maliyetlerini sattıkları ürünlerden karşılayamazlarsa iflas ederler. Bu iflaslar sadece bir kişiyi değil neredeyse ülkemizin yarısını ilgilendirir. İster istemez ithalat patlayacaktır.
Seracılık sektöründen örnek verecek olursak, işletme büyüklüğü ortalama 3-4 dekardır ve üreticilerimiz bu alanlardan maliyet sonrası geçimlerini sağlayarak aile masraflarını ancak karşılıyorlar. İflas ederlerse girdilerini aldığı bayilere ödeme yapamaz, onlar firmalara derken toplumsal etkilenme çok büyük olacaktır.
Tarım sektöründe üreticilerin iflas halleri düşünülmeli, konunun sosyal ve psikolojik yönleri masaya yatırılmalıdır.
Konunun en mağdur kesimi her zaman olduğu gibi yine üreticiler olacaktır. Tarımsal girdiler başta olmak üzere tarımın her kesimi topraktan sofraya mutlaka denetlenmelidir. Tarımsal girdilerdeki artışlar kadar üreticilere de destekleme yapılmalıdır.