Kırmızı Altın İmparatorluğu nerede mi? Yazıyı okumaya devam edin. Bu tanımlama ile ilerleyen yıllarda daha sık karşılaşacağımız muhakkak.
Antalya Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı Davut Çetin, geçtiğimiz günlerde öğrencilerin ödüllendirildiği bir toplantıda, tarım ürünleriyle ilgili sıkıntılara değinerek Çinlilerin neler yaptığını gündeme taşıdı. Önce Sayın Çetin’in konuyla ilgili ifadelerine bakalım:
“Bir TIR’da az bir üründe kalıntı çıksa, bütün Türk ürünleri hakkında olumsuz algı meydana geliyor. Arkadaşlarımızın tabiriyle ağzı olan konuşuyor ve doğruluğu sorgulanmadan yapılan spekülasyonlar ile ürün talebi müthiş dalgalanıyor. Dış pazarlarda imaj önemli bir konu. Tarımda gıda güvenliği ve ihracat konusunda çalışmalar artık daha önemli hale gelmiştir. Geçen yıl Rusya’ya domates ihracatında iyimser olunmaması uyarısını yapmıştım. Biz Rusya’yı konuşurken, Fransa’da bir araştırma yapıldı ve 'Kırmızı Altın İmparatorluğu' diye yeni bir ülkenin ortaya çıktığını öğrendik. Kırmızı altın denilen şey domates. İmparatorluk denilen yer Çin. Çinli şirketler Afrika’da domates yetiştiriyor ve Avrupa Birliği ile Afrika arasındaki anlaşmalardan faydalanarak Avrupa’ya domates satıyor. Çin'’n İpek Yolu projesi de hızla ilerliyor, bir dönem sonra Çin’den yüklenen mallar, 8-9 günde Avrupa'da olacak ve Türkiye’nin coğrafya avantajı azalacaktır. Yani artık Rusya dışında bütün dünyaya, Çin gibi ülkelere de bakmak ve dünyayı daha yakından takip etmek zorundayız.”
Ülke tarımımızın sorunları defalarca ortaya konulmasına, defalarca söylenmesine, yazılmasına, anlatılmasına, çözüm önerileri sunulmasına rağmen, en basit önlemin alınmaması hususunda ısrar etmeye ya da çözüm getirdiğimizi düşünerek kağıt üzerinde düzenlemelere devam ediyoruz. Bunun böyle olmadığını söyleyenler, çözüm getirildiğini düşündüğü sorunun bir tanesini ele alıp inceleyebilirler.
Neyi mi ifade etmek istiyorum? Evet, biz de bir tanesini inceleyelim. Sayın Çetin’in ifade ettiği bir tırdaki az bir üründe kalıntı çıkması sorununu hala çözemedik. Ayşe hanımın serasından biraz, Muhtar Mehmet’in serasından biraz daha, biraz da Demre’den alalım, biraz Kumluca ve biraz da Serik’deki bir seradan takviye edelim ve bir tırı doldurup gönderelim. Bu tırdan kalıntı için örnek alınacak ve ihracata uygun mu bakılacak. Hangi üründen örnek alınsın? Değişik yerlerden gelen ürünlerin hepsinin aynı olma ihtimali elbette yok.
Yıllardır kangren haline gelen bu sorun aslında bize şunu işaret ediyor. Kalıntı sorununu bir türlü çözemiyoruz. Analize tutulacağını bile bile daha aynı tıra yüklenen ürünlerdeki kalıntıyı çözemedik. Ya iç pazardaki ürünlerimiz, bizim insanlarımız?
Gelelim “Kırmızı Altın İmparatorluğu”na. Evet, Çin her alanda olduğu gibi sebze üretiminde ve pazarlamasında da üstünlük kurmaya başladı. Dünya’nın hızla gelişen bir devi konumunda. Davut Çetin konuyu gündeme taşıdı taşımasına da sadece bazı haber sitelerinde yer buldu, geldi, geçti ve gitti.
Afrika kıtasının bu potansiyele sahip olduğu, bu imkanların kullanılması gerektiği yıllardır apaçık ortada duruyor. Çinlilere benzer şekilde farklı alanlarda bazı firmalarımız Afrika’da yatırımlar yapmalarına rağmen, yetersiz olduğu da aşikar. Çin taa uzaklardan gelip bunu yapıyor. Tıpkı Elmalı’ya, Burdur’a gelip ham mermeri götürüp, Çin’e varmadan işleyip sattığı gibi.
İsim isim Afrika ülkelerini yazmaya gerek yok, Türkiyemizin de bu alanda çok daha etkili olması gerektiği muhakkak. Ülkemiz değişik kurum ve kuruluşlarla Afrika ülkelerinde alt yapı oluşturabilecek hizmetler veriyor. Bunları dünyadaki gelişmeleri yakından izleyip vakit kaybetmeden fırsata çevirmeliyiz. Geldiğimiz noktadan çok daha ilerilerde olabiliriz. Bunun yolu ülke olarak kenetlenmekten geçiyor.
Kenetlenirken de tarımımızı sekteye uğratmak isteyen bizden görünümlülere dikkat edelim.