Temmuz ayının tam ortasında teşebbüs edilen DARBE GİRİŞİMİ etkisini sürdürmeye devam ediyor. Bu konuda yazdığım ilk yazı geçen hafta yayınlandı ve TÜRK MİLLETİ DARBEYE DARBE YAPTI başlığı taşıyordu. Bu haftaki yazımın konusunu ise Antalya’da katıldığım demokrasi nöbetlerinden ve ekranlardan edindiğim izlenimler oluşturacak.
Evet, yine yeniden tekrar etmekte fayda var. Darbe kötüdür, ülkelerin demokrasisini askıya alır. Kişisel hürriyetleri yok eder. Ülkelerin geleceğini tehlikeye atar. Bir darbe nereden baksanız bir ülkeyi 20 yıl geride bırakır. Bir grubun egosuna teslimiyet demektir.
Devletimizin yetkililerinden öğrendiğimiz kadarıyla ve alenen gördüklerimizden bu darbe girişimini FETÖ/PDY adı verilen örgüt gerçekleştirdi. Bu durumda devletin teslim edileceği grup egosu bunlara ait olacaktı.
Sadece FETÖ/PDY açısından bakıldığında böyle görünebilir ama bu vakıanın içerisinde çok bilinmeyenler de bulunuyor. Bu teşebbüsün uluslararası boyutu tam olarak ortaya konabilmiş değil. Bilindiği gibi bu yapının uluslararası boyutları hep tartışılmıştır ve tartışılmaya da devam etmektedir. ABD bağlantılarını gösteren bilgileri okuyoruz ama daha bu konuda ulaşılması gereken çok aşamalar olduğunu düşünüyorum. Devletimizin kurumları mutlaka bu konu üzerinde çalışıyordur. Hem Cumhurbaşkanı hem de Genel Kurmay Başkanı yaverlerini bile tespit edememiş isek, bana göre uluslararası ilişkiler ağını çözmek kolay olmayacaktır. Ama bunu başarmalıyız.
FETÖ/PDY konusunda bu isimler örgüt ismi olarak tanınmadan önceleri, cemaat tanımlaması üzerinden endişelerimi hep dost sohbetlerimizde soru işaretleri ile ortaya koymaya çalışmışımdır. Bilinmeyen, ortaya açıkça konulmayan her oluşum şüphe uyandırır. Bu cemaat meselesi de aynen böyledir.
Bu konulardaki değerlendirmeleri işin uzmanları ve daha detaylı bilgi sahibi olanlar detaylı şekilde yapıyorlar. Ancak bu değerlendirmeler yapılırken hala teyakkuz durumu da devam etmektedir. 15 Temmuz gecesi Cumhurbaşkanı ve Başbakanımızın milletimizi sokağa çağırmasından sonra meydanlar hala dolup taşıyor. Demokrasi nöbeti adı verilen bekleyişler şevk ve heyecanla sürüyor.
Meydanları dolduran vatandaşlarımız, birlik olunca ortaya çıkan gücün ne olduğunu gösteriyorlar. Önceki yazımda Başbakan Binali Yıldırım’ın söylediği “Akşam darbe girişiminde bulunan paralel darbe çetesine karşı demokrasi nöbeti tutan asil milletin adı Türk Milletidir.” sözüne yer vermiştim. Farklı görüşlerden oluşan Türk Milleti bu farklılıklara aldırmadan demokrasi nöbetlerine devam diyor.
Sadece Antalya’da değil, Türkiyemizin bütün illerinde meydanlarda insanlarımız Mustafa Yıldızdoğan’ın sesinden “Ölürüm Türkiyem” dinleyip “Şehitler Ölmez” diyorlar. Esat Kabaklı vasıtasıyla
Gez oğlum
Vatanına göz dikeni ez oğlum!
Dostun kim düşmanın kim sez oğlum
Tarihini şerefinle yaz oğlum
diye çocuklarını tembihliyorlar. Başka gruplar Mustafa Kemal’in askerleriyiz diye slogan atıyorlar. Bazı egosu kendinden menkul insanların yazdıkları, sosyal medyadan paylaştıkları kimseyi yanıltmasın. Meydanlar birlik, beraberlik isteğini ortaya koyuyor.
Cumartesi gecesi Antalya Cumhuriyet Meydanı’nda konuşan Edebiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Sevgili Hocam Önder Bilgin’in özetle şu söyledikleri de bunun göstergesi değil mi:
“Antalya protokole takılmadan Sayın Valisi ile Sayın Belediye Başkanı ile Sayın Rektörü ile burada. Bugün herkes burada, Türk Milleti burada. Çünkü Türk Milletine, Türk Bayrağına, Türk Vatanına büyük bir ihanet yapıldı. Bu ihaneti alnı secdeye geliyor dediğimiz insanlar yaptı bize. Bugün Ülkücüler, Ak Partililer, Cumhuriyet Halk Partililer, Aleviler, Sünniler herkes burada. Vatana sahip çıkmak vatandaşın görevi olmuştur. Siyasi görüşlerimiz, dünyaya bakış açılarımız, hayatı kavrayış şekillerimiz, medeniyet telakkimiz, hiçbir şeyimiz, ama hiçbir şeyimiz vatan coğrafyamız ortadan kaldırıldıktan sonra mümkün olmaz.”
Ozaman hep birlikte şunu dillendirmemiz gerekiyor: Bizler farklılıkları daha farklılaştırarak değil BİRLİKTE DAHA GÜÇLÜYÜZ.