İlk araştırmamda, Anadolu'da ilk ticari yazılı anlaşmanın, günümüzden 4 bin yıl önce yapıldığı, Kültepe-Karum bölgesinde yapılan kazılarda bulunan çivi yazılı tabletlerden anlaşılmıştır. Bu anlaşmalarla ticari hayatın temellerini atmışlardır.
Selçuklu ve Osmanlı Döneminde benimsenen Ahilik Anadolu’da yaşayan halkın ticari ilişkilerini belirleyen öncü sosyo-ekonomik bir düzen olmakla birlikte ticari ilişkilerin karşılıklı güvene bağlı olma esasını yaşattığını görüyoruz.
Ancak küreselleşme ile değişen dünyamızda başta ticaret olmak üzere ilişkilerin karmaşık hale gelmesi sebebiyle geleneksel tanışıklığa istinaden devam eden “Söz Senettir” anlayışının egemen olduğu ticari ilişkilerde değişmeye zorlanmış, ticari ilişkiler bireysellikten çıkıp yazılı ve hukuki esaslara göre düzenlenmiştir.
Araştırmalarımızda, sözleşmeler binlerce yıl öncesinde olduğu gibi ticari ilişkinin yazılı olarak hukuki alt yapısını belirlemekte olduğu görülmektedir. Ancak ispat edilebilir özelliğinin tamamlanması için belirlenen Borçlar Kanunu’ nun; “Akdin İnikadı” başlıklı 1. maddesine göre; “İki taraf karşılıklı ve birbirine uygun surette rızalarını beyan ettikleri takdirde, akit tamam olur.” Yani yapılan sözleşme taraflar için karşılıklı olarak bağlayıcıdır.
Bu nedenle; Sağlıklı bir sözleşme için genel olarak; tarafların ehliyeti, kanun hükümlerine ve kamu düzenine, ahlak, adak ve kişilik haklarına uygun, özgür irade ile yapılmış olması gerekmektedir. Ticari hayattaki rekabetin arttığı çağımızda sözleşmenin bir hukukçu tarafından hazırlanması, kontrol edilmesi firmaların ticari hayattaki başarısı açısından büyük öneme sahiptir. Bu bağlamda ticari ilişkiler karşılıklı güven esasının yükümlülüklerini yerine getirmiş olup daha sağlıklı kazanç elde etmiş olurlar.
Sonuç olarak ticari hayattaki sözleşmelerin önemi günümüzde de son derece önemli olup karşılıklı ticari ilişkilerin sağlam zemin üzerinde yürütülmesini sağlamaktadır.
“İtimat Güvene Mani Değildir!” (trust is good control is better)