Bismillahirrahmanirrahim
Bu darbe girişimi, 2013 yılında meydana gelen gezi eylemleriyle paralellik arzettiği için o zaman kaleme aldığım bir makalemi sizlerle paylaşmak istiyorum.
Bütün hamdler adaleti emreden Allaha (Celle Celaluhu) mahsustur. Salatu selam, o adaleti hakkıyla icra eden Rasulullaha (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) ve hakkını ararken haksızlık yapmayan âl-i ashabına olsun.
İnsanların meselelere objektif bakabilmesi gerçekten zordur. Bu yazımızda tarafsız olarak meselelere birkaç pencere açıp, o pencerelerden gördüklerimi yazmaya çalışacağım. Zira ortada bir haksızlık varsa ve o haksızlığı dillerdirme adına haksızlık yapmakta bir haksızlıktır.
Diklenmeden dik duran orijinallerle, pankartlarını Molotoflarına kalkan yapan marjinalleri birbirinden ayırarak, ‘’Ben babamdan ileri, doğacak çocuğumdan geriyim’’ diyen nazım hikmet ile, ‘’Kapitalizm, gölgesini satamadığı ağacı keser’’ diyen karl marx’ın rüzgarına yelken açıp, taksim güvertesinde ekolojik isyanlarını gitar çalarak dile getiren gençlerin penceresinden bakıldığında farklı bir manzara çıkacaktır karşımıza.
Diğer taraftan, 5-6 aylık çocuğu ile beraber bayılıncaya kadar dövülüp, üzerine idrarlarını yaptıkları kapalı bir bayanın akrabaları tarafından bakıldığında, ‘’eşitlik, özgürlük, kardeşlik’’ pankartlarını taşıyan gadaplarının esiri olmuş özgürlerin nasıl göründüğüne de bakmak lazım o pencereden.
Üçüncü olarak beklide asıl olan pencereden baktığımızda da; İstanbulu Kahire, Taksimi de Tahrir zanneden dış güçlerin arzuladığı, ‘’anlayana toma, biber, gaz, anlamayana Tunus, cezair, fas’’ gibi pankartlar çıkıyor karşımıza.
Çalınan tencere ve tavaları kürdili hicazkar makamına benzeten başta İngiliz ve almanlar olmak üzere utanmadan basınlarında ‘’Türk baharı’’ yaygarasıyla zaten malum olan niyetlerini belli eden arsızlar şunu iyice kafalarına soksunlar; Dolmabahçe bezm-i âlem valide sultan camii ne ellerinde içki şişeleri ve ayakkabılarıyla girenler müstesna, bu milletin sarhoşları bile din ve vatan müdafasında tek yumruk olmak üzere programlanmıştır. Zira bu milletin ataları, en kötü vatanın vatansızlıktan iyi olduğunu bedel ödeyerek biz torunlarına ispat etmişlerdir.
Delil istiyorlarsa - babaları biliyor ama – Çanakkaleye yolları düşerse en küçüğü 15 yaşında olan Türk, Kürt, Arap, Çerkez, laz ve benzer şühedanın koyun koyuna yattıklarını göreceklerdir.