Cumanın yerine cumartesini tercih eden Yahudiler ile pazarı tercih eden Hıristiyanlar dan bize ne! Fakat gel gör ki; nüfus cüzdanında İslam yazan insanların ekser (çoğunlukta) olduğu bir ülkede cumadan mahrum bırakılmaları, o insanların seslerinin yükselmesine sebep olur. Bu bir isyan değil bilakis bir hak arayışıdır. Haksızlık karşısında susan ise Efendimizin (sav) tabiri ile dilsiz şeytandır.
CUMA GÜNÜNÜN FAZİLETİ
Kuranı kerimde Cuma suresi adında müstakil bir surenin bulunması, Cuma namazının ve o namazın kılındığı günün önem ve ehemmiyetinin anlaşılması bakımından gayet yeterli bir delil olup, başka herhangi bir söze gerek yoktur aslında. Fakat Efendimizin (sav) Üzerine güneşin doğduğu günlerin en hayırlısı Cuma günüdür. O gün Allah (cc) Adem (as) mı yarattı, Adem (as) o gün cennete konuldu ve o gün cennet den çıkarıldı, kıyamet Cuma gününden başka bir günde kopmayacaktır. (Tirmizi) buyurması, fermanı ilahinin altına atılmış en güzel imzadır. Çünkü Rasulullahın (sav) kendi kafasından bir şey konuşmadığına, necim suresinin 3 ve 4. Ayeti kerimeleri şahittir. Şahidi Rahman olanın şehadeti makbuldur, delili şeytan olanın akibeti malumdur.
Ebu hureyre den (ra) rivayet edilen bir hadisi şerif de Efendimiz (sav) buyurdular ki; Cuma gününde öyle bir saat (an) vardır ki, namaz kılıp, Allahu Teala dan herhangi bir şey isteyerek, o vakte tevafuk eden Müslüman bir kul yoktur ki, Allah (cc) ona istediğini vermemiş olsun. (yani Allahu Teala o kula o vakit de istediği şeyi muhakkak verir). (Buhari)
Bu ümmeti cumadan mahrum edenler inşallah o vakitlerde bu ümmetin bedduasına muhatap olmazlar.
Yine Buhari nin Cuma bahsinde geçen bir hadisi şerifinde Efendimiz (sav) buyurdular ki; Her kimin iki ayağı Allah (cc) yolunda tozlanırsa, Allah (cc) onu cehenneme haram kılar. Ayrıca yine Cuma bahsinde geçen ….. İmam (önder) çobandır ve raiyyesinden (halkından) mesuldür’’ buyurarak cennete yürünen yolda tozlanan ayaklara karşı önderleri mesul ve sorumlu tutmuştur. Devam edecek...
HATİME
İşin özünün anlaşılması, ümmetin şuurlanması ile mümkündür. Şuur ise bakkaldan satın alınan 100 gr peynir değildir. Şuur için sohbet lazımdır. Sohbet olmalı ki, beraberlik ve muhabbet meydana gelsin. Muhabbetin tarifi sahibine göre farklılık arz eder. Bazıları muhabbetinden dolayı can verir, bazıları da düşmanlığı ile nam verir. O halde yazılanların, okunanların ve dinlenenlerin takva filizini sulayıp, şuur ağacının yeşermesine sebep olması için birkaç nasihat cümlesi ile makalemizi noktalayalım.
Büyüklerin Kelamı büyük olur. En Büyük kelam Allahu (c.c) Kelamıdır, Sonra Resulullah’ın ( s.a.v) , Daha sonrada, Allah’ın (c.c) kelamını rehber Resulullahı da (s.a.v) Önder edinen büyüklerimizin kelamıdır. Bizim gibi küçüklerin sözleri, içerisinde büyüklerin kelamı olduğu zaman o bir değer -i harbiye ifade eder. Yoksa içi boş olduğu halde sesi çok çıkan davuldan ne farkımız kalır?!..
Rabbimizin çizdiği yolda,Efendimizin (s.a.v) ardında yürüyen büyüklerimizden, Hasan-ı Basri (r.a) Bazı Talebelerine diyor ki: Ey oğlum şu sözlerimi al!.. Zira o sözler senin için bin (cilt) kitaptan daha hayırlıdır.
1-) Sakın mekan (makam-hal-durum-konum-mevki)’nin iyiliği , güzelliği ile aldanma. Çünkü cennetten daha üstün bir mekan yoktur. Babamız Adem (a.s) Ebediliği arzularken, dünyada ölüm mahkumiyetini orada (cennette) buldu.
2-) Sakın ibadetinin çokluğu ile aldanma. Çünkü iblis uzun yıllar ibadetten sonra bak ne hale geldi.
3-) Sakın Salihleri görüp,Onlarla beraber bulunmakla aldanma, zira Muhammed Mustafa’dan (s.a.v) daha büyük bir şahıs olmadığı halde kafirler ve münafıklar ondan menfaatlenemedi. (Devamı Pazartesi yayımlanacaktır)