İnternet kafe ve play station gibi dijital oyun salonlarında sabahlayan çocuklar, elinden cep telefonu ve tableti düşürmeyen gençler endişe veriyor. Uzmanlar sosyopat bir neslin yetiştiği görüşünde
Yeni nesil gençler yani ‘Z Kuşağı’ olarak adlandırılan 2000 yılından itibaren doğan çocuklar, teknolojiyle iç içe büyümeleri nedeniyle hızlı yaşamayı seviyorken, az konuşmayı tercih ediyor. Sürekli teknolojik araçlarla vakit geçiren gençlerin, iletişim sorunları yaşamaları, sabırsız olmaları, her şeyi çabuk öğrenmek isterken gayret göstermeye istekli olmamaları onların en temel davranış özellikleri. Özellikle teknolojiyle iç içe yetişmeleri de geleneksel okullardaki düzeni benimsememelerine yol açıyor. Ayrıca öğretmen-öğrenci-aile üçgeninde yaşanan kuşak çatışmalarına da çok daha sık ve şiddetli bir şekilde rastlanıyor. Eline para geçen genç ve çocuklar, internet kafe, play station ve teknolojik oyun salonlarına gidiyorlar.
Cümle bile kuramıyorlar
Zamanlarının önemli bir bölümünü bu salonlarda sadece oyun oynayarak geçiren gençler ve çocuklar belirgin bir şekilde sosyopat bir kuşak olma yolunda hızla ilerliyor. Uzmanlar da teknolojinin olumlu şekilde kullanılması noktasında aileleri uyarıyor. Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr.Memduh Sami Taner, sanal oyunların oynandığı internet kafe, Play Station vb. salonları gibi mekanlarda zamanının büyük bir bölümünü oyun oynayarak geçiren çocukların sosyopat (Antisosyal kişilik veya duygulanım bozukluğu tablosu) bir nesil olarak yetişebileceğini söyledi. Çoğunlukla bilgisayar başında vakit geçiren çocukların cümle kuramama, kendini ifade edememe, kalabalıktan kaçma gibi sorunlar yaşadığını anlatan Yrd. Doç. Dr. Taner, “Geleneksel sokak oyunlarını,yüz yüze konuşma ve klasik iletişim yollarını tercih etmek yerinebilgisayar oyunları oynayan çocuk ve gençler, oyunlara bir uyuşturucugibi bağımlı hale geliyor. Bu konuda aileler çocuklarına yasakkoymamalı, günde bir saat teknolojik oyun ve bilgisayar temasına izinvererek takibini de yapmalıdır.”
Kötü alışkanlıklar başlıyor
Teknolojinin geliştiği her toplumda bu sorunların yaşandığını bildirenYrd. Doç. Dr. Taner, adrenalin ve keyif verici hormonların süreklisalgılanmasıyla bir tür "teknolojik bağımlığın" yaşanabildiğinikaydetti. Yrd. Doç. Dr. Taner, şöyle konuştu: “Gençler ve Çocuklar,sürekli ekran başında bu oyunlarla yüksek heyecan, korku ya damutluluk yaşayarak bağımlı hale gelebiliyor. Genç bireyler yüksekoranda salgılanan bu hormon düzeyini fizyolojik olarak sürekli talepeder hale geliyor. Burada çocuk ve gençlerin günahı yok.” Ana sorunailelerin gençleri kontrolsüz bırakmaları ve bu salonların kazançuğruna belli yaş gruplarının salona girmelerine izin vermesi veyaişletmelerin açılmasındaki ruhsatlandırma /denetim süreçlerinin gevşek olması temel sorundur. Çocuk ve gençlerde, uyuşturucu bağımlılığı, küfür, kumar gibi kötü alışkanlıkların, şiddet içeren futbol fanatizminin de öncelikle bu salonlarda başladığına dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Taner, bu işletmelerin Belediye ve Esnaf ve Sanatkarlar Odaları bünyesinde denetlenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Zeka geriliği yapabiliyor
Çocukların sokak, spor salonu ve açık hava aktiviteleri yerine ekran başını, cep telefonu veya tableti tercih etmesiyle sadece göz ve parmaklarını hareketettirdiklerini vurgulayan Taner şöyle devam etti: “Ailelerin bilgisayarı katı bir şekilde yasaklamaları yanlış bir yaklaşım olur. Bilgisayarla uğraşan insanlar olaylara üç boyutlu bakabiliyor. Bilgisayar oyunları, doğru ve hızlı karar verme beceri ve hızlı düşünme mekanizmalarını geliştiriyor. Pozitif yönleri de çok fazla. Önce bazı becerileri yükseltiyor. Ancak dozu aşıldığı an bağımlılığa, hatta zeka geriliğine neden olabiliyor.” Yrd. Doç. Dr. Taner,2011-2012 eğitim-öğretim yılında Gençlik ve Spor Bakanlığı ile AkdenizÜniversitesi işbirliğinde gerçekleştirdikleri bir projeyi vurgulayarak YİBO Gelişim Projesi hakkında da şöyle bilgi verdi: “Yatılı bölge ilköğretim ve ortaokullarında üniversite proje ekibimiz ve çocuklarlaçeşitli sportif, sanatsal ve kültürel etkinlikler düzenledik. Buetkinliklerde geleneksel oyunlarımızı canlandırdık. Ayrıca öğrencilerher hafta düzenli olarak masa tenisi oynadılar. Proje sonunda masatenis oynayan çocukların karnelerinde akademik başarı oranınınarttığını somut olarak gözlemledik.”
Aileleri kampusa çağırdı
Yrd. Doç. Dr. Taner, YİBO Gelişim Projesiyle Türkiye’de örnek proje seçildiklerini, proje kapsamında 7 yatılı okulda 11-15 yaş arası 180 çocuğa geleneksel çocuk oyunları ve sportif etkinlikler, sosyal bazı temas biçimleri uyguladıklarını dile getirdi. Aileleri, haftasonlarını ya da tatil günlerinde zaman ayırarak kampusa davet edenYrd. Doç. Dr. Taner, “Üniversitenin içerisinde büyük alanlarımız var. Gönüllü öğrencilerimiz de var. Ancak ortada çocuk yok. Onlar nerede, maalesef ekran başında. Aileler çocuklarıyla birlikte gelerek, tatil günlerini geleneksel oyunlarımızı canlandırarak değerlendirebilirler. Biz hazırız, yeter ki gelsinler.”
Yeni nesil gençler yani ‘Z Kuşağı’ olarak adlandırılan 2000 yılından itibaren doğan çocuklar, teknolojiyle iç içe büyümeleri nedeniyle hızlı yaşamayı seviyorken, az konuşmayı tercih ediyor. Sürekli teknolojik araçlarla vakit geçiren gençlerin, iletişim sorunları yaşamaları, sabırsız olmaları, her şeyi çabuk öğrenmek isterken gayret göstermeye istekli olmamaları onların en temel davranış özellikleri. Özellikle teknolojiyle iç içe yetişmeleri de geleneksel okullardaki düzeni benimsememelerine yol açıyor. Ayrıca öğretmen-öğrenci-aile üçgeninde yaşanan kuşak çatışmalarına da çok daha sık ve şiddetli bir şekilde rastlanıyor. Eline para geçen genç ve çocuklar, internet kafe, play station ve teknolojik oyun salonlarına gidiyorlar.
Cümle bile kuramıyorlar
Zamanlarının önemli bir bölümünü bu salonlarda sadece oyun oynayarak geçiren gençler ve çocuklar belirgin bir şekilde sosyopat bir kuşak olma yolunda hızla ilerliyor. Uzmanlar da teknolojinin olumlu şekilde kullanılması noktasında aileleri uyarıyor. Akdeniz Üniversitesi Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr.Memduh Sami Taner, sanal oyunların oynandığı internet kafe, Play Station vb. salonları gibi mekanlarda zamanının büyük bir bölümünü oyun oynayarak geçiren çocukların sosyopat (Antisosyal kişilik veya duygulanım bozukluğu tablosu) bir nesil olarak yetişebileceğini söyledi. Çoğunlukla bilgisayar başında vakit geçiren çocukların cümle kuramama, kendini ifade edememe, kalabalıktan kaçma gibi sorunlar yaşadığını anlatan Yrd. Doç. Dr. Taner, “Geleneksel sokak oyunlarını,yüz yüze konuşma ve klasik iletişim yollarını tercih etmek yerinebilgisayar oyunları oynayan çocuk ve gençler, oyunlara bir uyuşturucugibi bağımlı hale geliyor. Bu konuda aileler çocuklarına yasakkoymamalı, günde bir saat teknolojik oyun ve bilgisayar temasına izinvererek takibini de yapmalıdır.”
Kötü alışkanlıklar başlıyor
Teknolojinin geliştiği her toplumda bu sorunların yaşandığını bildirenYrd. Doç. Dr. Taner, adrenalin ve keyif verici hormonların süreklisalgılanmasıyla bir tür "teknolojik bağımlığın" yaşanabildiğinikaydetti. Yrd. Doç. Dr. Taner, şöyle konuştu: “Gençler ve Çocuklar,sürekli ekran başında bu oyunlarla yüksek heyecan, korku ya damutluluk yaşayarak bağımlı hale gelebiliyor. Genç bireyler yüksekoranda salgılanan bu hormon düzeyini fizyolojik olarak sürekli talepeder hale geliyor. Burada çocuk ve gençlerin günahı yok.” Ana sorunailelerin gençleri kontrolsüz bırakmaları ve bu salonların kazançuğruna belli yaş gruplarının salona girmelerine izin vermesi veyaişletmelerin açılmasındaki ruhsatlandırma /denetim süreçlerinin gevşek olması temel sorundur. Çocuk ve gençlerde, uyuşturucu bağımlılığı, küfür, kumar gibi kötü alışkanlıkların, şiddet içeren futbol fanatizminin de öncelikle bu salonlarda başladığına dikkat çeken Yrd. Doç. Dr. Taner, bu işletmelerin Belediye ve Esnaf ve Sanatkarlar Odaları bünyesinde denetlenmesi gerektiğinin altını çizdi.
Zeka geriliği yapabiliyor
Çocukların sokak, spor salonu ve açık hava aktiviteleri yerine ekran başını, cep telefonu veya tableti tercih etmesiyle sadece göz ve parmaklarını hareketettirdiklerini vurgulayan Taner şöyle devam etti: “Ailelerin bilgisayarı katı bir şekilde yasaklamaları yanlış bir yaklaşım olur. Bilgisayarla uğraşan insanlar olaylara üç boyutlu bakabiliyor. Bilgisayar oyunları, doğru ve hızlı karar verme beceri ve hızlı düşünme mekanizmalarını geliştiriyor. Pozitif yönleri de çok fazla. Önce bazı becerileri yükseltiyor. Ancak dozu aşıldığı an bağımlılığa, hatta zeka geriliğine neden olabiliyor.” Yrd. Doç. Dr. Taner,2011-2012 eğitim-öğretim yılında Gençlik ve Spor Bakanlığı ile AkdenizÜniversitesi işbirliğinde gerçekleştirdikleri bir projeyi vurgulayarak YİBO Gelişim Projesi hakkında da şöyle bilgi verdi: “Yatılı bölge ilköğretim ve ortaokullarında üniversite proje ekibimiz ve çocuklarlaçeşitli sportif, sanatsal ve kültürel etkinlikler düzenledik. Buetkinliklerde geleneksel oyunlarımızı canlandırdık. Ayrıca öğrencilerher hafta düzenli olarak masa tenisi oynadılar. Proje sonunda masatenis oynayan çocukların karnelerinde akademik başarı oranınınarttığını somut olarak gözlemledik.”
Aileleri kampusa çağırdı
Yrd. Doç. Dr. Taner, YİBO Gelişim Projesiyle Türkiye’de örnek proje seçildiklerini, proje kapsamında 7 yatılı okulda 11-15 yaş arası 180 çocuğa geleneksel çocuk oyunları ve sportif etkinlikler, sosyal bazı temas biçimleri uyguladıklarını dile getirdi. Aileleri, haftasonlarını ya da tatil günlerinde zaman ayırarak kampusa davet edenYrd. Doç. Dr. Taner, “Üniversitenin içerisinde büyük alanlarımız var. Gönüllü öğrencilerimiz de var. Ancak ortada çocuk yok. Onlar nerede, maalesef ekran başında. Aileler çocuklarıyla birlikte gelerek, tatil günlerini geleneksel oyunlarımızı canlandırarak değerlendirebilirler. Biz hazırız, yeter ki gelsinler.”